*Görmezden Gelmenin Bedeli: Bananecilik ve Nemelazımcılığın Sessiz Çığlığı*

Son zamanlarda farkında mısın, bir şeyler değişiyor. Bir sorunla karşılaştığımızda ya da bir haksızlık gördüğümüzde, çoğumuz “Bana ne?” deyip kenara çekiliyoruz. Sanki bir şeyler ters gitse bile, bizi ilgilendirmiyormuş gibi davranmak daha kolay geliyor. Ama asıl tehlike de burada işte; bu kayıtsızlık, bu umursamazlık hepimizi sarmış durumda ve artık normalmiş gibi görünüyor.

Şimdi bir düşün: Bu şekilde devam edersek ne olacak? Komşumuzun başına gelen bir haksızlığa, iş yerindeki adaletsizliklere ya da sokakta gördüğümüz bir haksızlığa göz yummakla ne kazanıyoruz? Aslında, bu tavrımızla sadece başkalarına değil, kendimize de zarar veriyoruz. Çünkü bu toplumda yaşıyoruz, sorunları paylaşıyoruz ve çözümler de bizim sorumluluğumuzda.

Geçenlerde bir arkadaşım, mahallesinde bir trafik kazası meydana geldiğinde herkesin sadece izlemekle yetindiğini anlattı. Arabanın içindekiler yardıma muhtaç haldeyken, etraftakiler pencerelerden bakmakla yetinmiş. Kimse yardım etmeye koşmamış ya da yetkilileri aramaya zahmet etmemiş. Bu, artık işin nerelere vardığını gösteren çarpıcı bir örnek. İşte bu yüzden, bu kayıtsızlığı bir an önce üzerimizden atmamız gerekiyor.

Peki, bu gidişatı nasıl tersine çevirebiliriz? Bir şeyler yapmaya nereden başlamalıyız?

Öncelikle, *empatiyi yeniden hatırlamalıyız*. Başkalarının yerine kendimizi koymak, onların ne hissettiğini anlamaya çalışmak belki de yapabileceğimiz en önemli şeylerden biri. Çünkü empati, bizi bir arada tutan, birbirimize bağlayan şeydir. Bir düşün, bir gün sokakta yürürken yere düşen birine yardım ettiğinde, nasıl içinin ısındığını hatırlıyor musun? İşte bu, küçük ama önemli bir adım.

Bir de *sorumluluk almaktan korkmamalıyız*. Sorunlardan kaçmak yerine, ufak da olsa bir adım atmak, büyük farklar yaratabilir. Örneğin, iş yerinde bir arkadaşının haksızlığa uğradığını gördüğünde, sessiz kalmak yerine, ona destek olmayı dene. Bu, sadece ona değil, iş ortamına da olumlu bir katkı sağlar. Herkesin kendi çevresinde bir şeyler yapmaya başlaması, aslında büyük bir değişimin kapılarını açar.

*Bilinçlenmek* de çok önemli. Toplumsal konularda daha fazla bilgi sahibi olmak, duyarlı ve bilinçli bir toplum yaratmanın temelidir. Okullarda, evde, hatta arkadaşlarımızla konuşurken bile bu farkındalığı artırabiliriz. Sosyal medyada gördüğümüz bir haberi paylaşmadan önce doğruluğunu kontrol etmek, yanlış bilginin yayılmasını önleyebilir. Böylelikle hem kendimizi hem de çevremizi daha bilinçli hale getirebiliriz.

Ayrıca, *dayanışma ve birliktelik kültürünü güçlendirmemiz* gerekiyor. Birlikte hareket edersek, sorunların üstesinden daha kolay gelebiliriz. Geçen yıl bir mahalle sakinleri olarak organize ettiğimiz yardım kampanyasını hatırlıyor musun? Herkes elinden geleni yaptı, sonuçta kocaman bir fark yarattık. Hem, bu şekilde kendimizi de daha güçlü hissederiz, değil mi?

Son olarak, *aktif bir vatandaş olmaya* özen göstermeliyiz. Oy kullanmaktan, sivil toplum kuruluşlarına destek vermeye kadar, her alanda aktif bir rol almak çok önemli. Geçen ay katıldığım bir çevre temizliği etkinliğinde, farklı yaşlardan insanların nasıl bir araya geldiğini gördüm. Sadece iki saat içinde tonlarca atığı topladık ve hepimiz eve daha iyi hissederek döndük. Çünkü sesimizi çıkardıkça, çevremize de örnek oluruz.

Biliyorum, belki bunlar sana basit şeyler gibi gelebilir. Ama unutma, küçük bir değişim bile büyük etkiler yaratabilir. Bir düşün: “Bana ne?” demek yerine, “Ben ne yapabilirim?” diye sormak, sadece kendin için değil, hepimiz için daha iyi bir geleceğin kapısını aralayabilir.

Vicdanınız yoldaşınız olsun.
Görüşmek üzere…


Turgut TUNÇ

Bu yazı toplam 707 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Turgut Tunç Arşivi