Kalbe Giden Yolun Haritası: Türkiye’nin Tescilli Lezzetleri – III

Kars’tan Ağrı’ya, Artvin’den Hakkâri’ye, İzmir’den Çanakkale’ye, oradan da Mersin’e… Tatlısı, tuzlusu, etlisi, sebzelisi… Yolculuk devam ediyor!

Türkiye mutfağı anlat anlat bitmez. Daha Karadeniz’in yağlı ekmeği yeni sindi, İç Anadolu’nun tandırının kokusu hala burnumuzda, Akdeniz’in zeytinyağlıları midede yerini aldı… Ama yetmez! Kars’ın gravyerinden Hakkâri’nin kavurmasına, İzmir’in boyozundan Mersin’in tantunisine kadar yeni bir sofraya daha kurulma vakti!

Yine kemerleri gevşetin, çünkü bu yolculukta diyet kelimesine yer yok!

Kars ve Ağrı: Doğunun Peynir Krallığı!

Kars ve Ağrı deyince akla ilk ne gelir? Peynir, et ve sert kışların ısıttığı mutfaklar!

• Kars gravyeri (Bir İsviçre efsanesi ama burası Türkiye!)

• Kaz eti (Kars’ta kaz yemek bir kültür, lüks değil!)

• Abdigör Köftesi (Ağrı’nın tokat gibi köftesi!)

Kars gravyeri, dünyanın en iyi peynirlerinden biri! İsviçreliler bile kabul etmiş. Ama gerçek gravyeri yemek istiyorsan “Kars’tan aldım” diyecek birini bulmalısın. Kaz eti dersen, öyle sıradan bir yemek değil. Önce kar yemiş olacak, sonra özel usulle pişecek, yanına pilav gelecek.

Ve tabii ki Abdigör Köftesi! Dövme eti, taş gibi lezzetiyle Ağrı’nın et kültürünü temsil eder. Normal köfteyle karıştıran yanılır, çünkü bu köfte etin sanat eseri haline getirilmiş hali!

Artvin ve Hakkâri: Dağların Arasında Saklı Lezzetler

Türkiye’nin en uç noktalarından Artvin ve Hakkâri… İkisi de sert coğrafyaların mutfağına sahip.

Puçuko (Artvin’in kurutulmuş fasulyeden yapılan geleneksel yemeği!)

Hakkâri Kavurması (Bildiğiniz kavurmaları unutun!)

Gavut (Hakkâri kahvaltılarının güç kaynağı!)

Puçuko, Artvin mutfağına ait, kurutulmuş taze fasulyeden yapılan, sulu bir yemek. Özellikle kış aylarında bol soğanlı, salçalı, hafif ekşimsi tadıyla sofralara sıcaklık katan bir lezzet!

Hakkâri Kavurması ise bildiğimiz kavurmalara benzemez. Uzun uzun pişer, bol yağlı olur, ekmeğin üstüne konunca her şey durur!

Ve Gavut! Un, tereyağı ve pekmezle yapılan, Hakkâri sabahlarının kahramanı! Bu coğrafyada kahvaltı, sadece kahvaltı değil, güne meydan okuma şeklidir!

İzmir ve Çanakkale: Ege’nin Hafif Ama Etkili Mutfağı

Ege mutfağı hafif mi? Evet. Ama doyurucu mu? Kesinlikle!

Boyoz (Yanına haşlanmış yumurta olmadan yenmez!)

Çanakkale peynir helvası (İlk ısırıkta şaşırır, ikincide bağımlı olursun!)

Sardalya ızgara (Denizden çıkan en sade ve en leziz şey!)

Boyoz için ayrı bir paragraf açmak lazım. Sadece İzmir’de gerçek tadı bulunur! Üzerine haşlanmış yumurta koymadan yiyene İzmirli, kahvesinden bir yudum alıp hafifçe kaşlarını kaldırır!

Çanakkale’nin peynir helvası, bir tatlının peynirle nasıl efsaneleştiğinin kanıtı. İlk ısırıkta biraz garip gelir ama sonrası zaten bağımlılık!

Ve sardalya ızgara! Bunu Çanakkale’de yiyince, İstanbul’daki balıkçılara olan güvenin sarsılabilir. Taptaze, limon sıkılmış, hafif köz kokusu sinmiş… Fazla bir şeye gerek yok!

Mersin: Tantuni mi Künefe mi? Önce Hangisi Yenecek?

Mersin mutfağı dendi mi tartışmalar başlar! Çünkü bu şehirde önce tantuni mi yenir, künefe mi yenir tartışması yıllardır bitmedi!

Tantuni (Lavaş, et, baharat, mucize!)

Künefe (Ama Hataylılarla rekabete girme!)

Batırık (Kısır mı, çorba mı? İkisi de değil, bambaşka bir şey!)

Tantuni, İstanbul’daki “tantuni” denilen şeylerden farklıdır. Yağlı, bol baharatlı, lavaşın içine sarılınca “Yedim ama daha yiyeceğim” dedirten bir şeydir! Künefe ise Hatay’dan çalmaya çalışılmış ama Mersin’de de hakkını veriyorlar!

Bir de batırık var ki… Kısırla çorba arasında bir şey ama ne kısır, ne çorba! İçindeki susamı, fıstığı, limonu bir araya getirince damaklar şenleniyor!

Sonuç: Sofrayı Kurduk, O Halde Buyurun!

Ne Kars’ın gravyerini unutabiliriz, ne Artvin’in Puçuko’sunu, ne de Mersin’in tantunisini… Bu mutfakta her köşe ayrı bir keşif, her tabak ayrı bir hikâye!

Sofraya oturduğumuzda kazanan midemiz olur, kalktığımızda ise yine fazla kaçırdığımız gerçeğiyle yüzleşiriz. Diyet mi? Bu coğrafyada en zoru be cancağzım!

Ve evet, bu seri devam etmeli! Çünkü hiçbir diyarın, hiçbir yörenin hakkı yenmemeli. Ama ne yaparsak yapalım, bu lezzetler okumakla değil, tatmakla yaşanır.

Hadi sofraya, yazıyı okumakla doyulmuyor!

Bonus: Paylaşan Kazanır!

Sofralar paylaştıkça güzeldir, yazılar da öyle! O yüzden şöyle yapalım:

???? Bu yazıyı Instagram hikayesinde en güzel şekilde alıntılayan bir okurumuzu, İstanbul’a geldiğinde Üsküdar’da Altı Üstü Köfte’nin misafiri yapalım!

Hem muhabbetin hem de lezzetin en güzelinin paylaşıldığı sofrada buluşalım.

Hadi bakalım, mideye düşmeyen yazılar eksik kalır ama güzel bir paylaşım sizi sofraya taşıyabilir!

???? Ve unutmayın… Tatlıyı sona bırakmayın, çünkü en güzel lokma, hep en sona kalır! ????

Afiyetle…

Muhabbetle…

Bu yazı toplam 889 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
    Turgut Tunç Arşivi