Şehri imar ederken nesli ihmal ettik
“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder” sözüyle yazımıza başlayalım istedim. Son 20 yıldır ülkemizde çok farklı sahalarda büyük ilerlemeler kaydettik. Hayal bile edilemeyecek seviyelere geldik. Ülkemizdeki bu kalkınma ve her şeye rağmen yakalanan istikrar, kültür coğrafyamıza da büyük moral oldu. Bunu her yurtdışı seyahatimde yaşıyorum. MÜSİAD’ın Asya ülkelerindeki açılışlarına katıldım. Törenlere bir ülkenin başbakanı kayılıyorsa bunu arkasındaki nedenin başında, elbette ülkenizin sahip olduğu itibar gelmektedir. Yani anlatmak istediğim kısa bir zamanda ekonomik ve siyasi olarak iyi mesafe aldık. Bu güzellikler yaşanırken diğer taraftan birileri bizden gözükerek bizim tarlayı ekip biçiyor! Bunu yaparken de bizi malzeme olarak kullanıyor.
Bakınız, Türkiye, 1980 öncesi sağ-sol olaylarında binlerce gencini toprağa verdi. FETÖ örgütü, yüzbinlerce aileyi perişan etti. Yaşanan bu tahribatlardan daha büyüğüyle karşı karşıya olmamıza rağmen kimse bu gidişe “dur” demiyor.
Başta kamu televizyonları olmak üzere milyonlar harcanarak hazırlanan diziler, bilinçli bir şekilde farklı mesajlar verilerek toplum dejenere oluyor. Her türlü sapkınlık, “sanat” adı altında icra ediliyor. Ahlaki ve kültürel değerlerimizi aşındıran dizi ve filmlerin sayısı her geçen gün artıyor. Planlı ve sistematik bir şekilde ahlaksızlık virüsünün topluma bulaştırılması hedefleniyor.
Bazı dizilerde birilerinin istediği gibi bir gelecek yetiştirilmek istenirken, birilerinde ise sözde “düzgün yapıyoruz” diye “çirkin”, “doğru” olarak gösteriliyor. Oluşturulmaya çalışılan "özgür birey" anlayışının esası “hayat benin hayatım” gibi mesajlarla önce yalnızlaştırmak sonra da istenildiği gibi kullanılacak malzeme haline getirilmektir. Biz millet olarak güçlü aile yapısıyla ayakla kalmayı başardık. Herkes, “hayat benim istediğimi yaparım” derse aile diye bir müesseseden bahsedemezsiniz. Eskiden yaşadığımız küçük meseleleri aile içinde çözerken şimdi özgür bireyler tek başına mahkeme kapılarında çare arıyor. Gençler mahkemelerden ümidini kesip racon kesip adalet dağıtan ağır abilere özeniyor.
Güçlü aileler, güçlü toplumların ve devletlerin temel taşlarıdır. Maalesef dizilerimizin esasının senaryosu ise bu aile yapısını bozmak üzere kurgulanıyor. Anlayacağınız gibi birileri bizim çocukları kendi istedikleri gibi yetiştirerek bizden koparmak istiyor. Biz de sunu seyrederek düşmanımıza destek oluyoruz.
Adı Türk dizisi fakat içinde Türk yok. Rol alanların isimleri, benim isim kültürümde yok. Müslüman olan bir ülkede çekilen bir dizi de bir ezan detayı verilmez mi? Cami görüntüsü girmez mi? Bunun yanında ise cenaze merasimi senaryoda varsa Amerikan filmlerinde olduğu gibi herkes siyah elbiselerini giymiş, yakasında ölenin resmi, küçük bir kürekle mezara toprak atıyor. Oysa kültür, sosyal bir mirastır. İnsanlar kuşaktan kuşağa aktarılan belli kültürel kurallar içinde büyürler. Neyi görürseniz, nasıl yetişirseniz sizde gelecek nesillere bu mirası öyle aktarırsınız. Birkaç nesil sonra cenaze namazı diye bir şey kalmayacak. Diğer yandan kamu televizyonumuz bir yapımda, İslam âleminde müstesna bir yeri olan bir zatı canlandırıyor adam Fatiha suresini okumaktan aciz. Cenazeden sonra Kur’an-ı Kerim okutulanlara ise hiç dikkat edilmiyor. Dizi de “Allah” denildiği zaman göğe bakmak sanki dini bir vecibeymiş gibi sunuluyor. Dua yapılırken eller semaya açılır hükmünü, başlar semaya doğru bakar şekline çevirdiler. Ayrıca Peygamber Efendimizin ismi söylenince eli kalbin üzerine koymak İslami bir gelenek değildir. Bazı tarikatların adeti olabilir, fakat ısrarla her sahnede tekrar edilmesinde kötü niyet vardır. Dizi boyunca başı kalpaklı olanlar, namaz kılarken neden başı açık namaz kılar? Bu ve buna benzer onlarca madde sıralayabiliriz. Ya bu senaryoyu yazanlar bu konuları özellikle bu şekilde olmasın istiyor ya da bizden ve kültürümüzden hiç haberleri yok. Bir ülkeye giderken o ülkenin hassasiyetlerini konu alan bilgiler ediniriz ki yapacağımız bir yanlış hareketle kimseyi incitmeyelim. Fakat bizim ülkemizde kamu televizyonunda bile dizi çekenler, Türk-İslam kültüründen ya haberleri yok ya da kasıtlı olarak doğruları bozup yanlışı doğru diye lanse ediyor.
Topluma karşı sorumluluk hisseden bütün yapımcı, yönetmen, senarist ve oyuncularımızdan toplumumuzun medeniyet kökleri ile buluşturacak, erdemli bir neslin yetiştirilmesine katkıda bulunacak yapımlar üretmelerini bekliyoruz. “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder” sözünü unutmamalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.