Ümitler 2025’in İkinci Yarısına Kaldı
2024 yılı, dünya genelinde yaklaşık 4,2 milyar kişinin oy kullandığı, 76 ülkede başkanlık, parlamento ve yerel seçimlerin gerçekleştiği tarihi bir seçim yılı oldu. Dünya nüfusunun yarısından fazlasını temsil eden bu seçimler, siyasi ve ekonomik dengeler üzerinde derin etkiler bıraktı.
Seçim yılları, genellikle ekonomik ve finansal politikalarda belirgin değişiklikler ve dalgalanmalar oluşturarak yatırımları etkiliyor. Siyasi belirsizlikler, hükümet politikaları ve yatırımcı davranışları, bu dönemde piyasaları yönlendiren başlıca faktörler olarak öne çıkıyor.
Seçimlerin Ekonomiye Etkileri
Seçim dönemlerinde ekonomik ve siyasi belirsizlik artıyor. Bu durum, yatırımcıların risk alma iştahını düşürerek yatırımların ertelenmesine veya daha güvenli limanlara yönelmesine yol açıyor. Ayrıca, hükümetlerin seçim öncesi popülaritelerini artırmak için uyguladığı kısa vadeli harcama ve teşvik politikaları, ekonomide geçici bir canlılık oluştururken uzun vadede kamu finansmanını zorlayarak piyasalarda istikrarsızlık oluşturabiliyor.
Seçim vaatleri, sektör bazında da farklı etkiler yaratıyor. Örneğin, altyapı yatırımları ve inşaat projeleri vaat edilen ülkelerde bu sektörler olumlu etkilenirken, çevre düzenlemeleri ve enerji politikalarına yönelik değişiklikler bazı sektörler üzerinde olumsuz baskılar oluşturabiliyor. Yabancı yatırımcılar ise seçim dönemlerinde genellikle daha temkinli davranıyor; bu da sermaye girişlerinde yavaşlamaya neden oluyor.
2025 ve Sonraki Süreçler
Seçimler bitti, ancak belirsizlikler sona ermiş değil. ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın kuracağı kabine, ilk 100 günlük icraatları ve özellikle Çin-ABD ilişkileri, Rusya-Ukrayna savaşı, Ortadoğu politikaları ve ekonomik yaptırımlar gibi konular, 2025 yılının gidişatını büyük ölçüde etkileyecek. Süper güçlerin politik ve ekonomik tercihleri, yalnızca kendi ülkelerindeki değil, tüm dünyadaki piyasaların seyrini belirlemeye devam edecek.
Ekonomistler, merkez bankalarının faiz indirimlerinin piyasalara sınırlı bir etkisi olacağını öngörüyor. Bunun en önemli nedeni, büyük şirketlerin işten çıkarmaları sonucunda işsizliğin artması. Özellikle otomotiv, demir-çelik ve inşaat gibi sektörlerde iş gücü kaybı, faizlerin düşmesiyle sağlanacak olumlu etkileri büyük ölçüde sınırlıyor.
İnşaat Sektörü Krizden Çıkabilir mi?
İnşaat sektörü, doğrudan ve dolaylı olarak 200’den fazla iş sahasına katkıda bulunuyor. Ancak artan işsizlik ve ekonomik durgunluk, bu sektördeki toparlanmayı zorlaştırıyor. Faiz oranları düşürülse de işsiz kalan bireylerin krediye erişimindeki zorluklar, konut talebini canlandıramıyor. Bu durum, inşaat krizinin derinleşmesine yol açıyor.
İnşaat sektöründeki kriz, geniş bir iş kolunu etkiliyor: duvar ustalarından tesisatçılara, mühendislerden şantiye güvenlik personeline, lojistik ve malzeme üretiminden finans ve sigortaya kadar birçok alan, inşaat sektöründeki durgunluktan olumsuz etkileniyor. Sektördeki toparlanmanın, yalnızca faiz indirimlerine değil, ekonomik istikrar ve istihdam yaratma politikalarına bağlı olduğu açıkça görülüyor.
2025’e Dair Beklentiler
2024 yılı, birçok kişi için bekle-gör stratejileriyle yönetildi. Ancak 2025 yılı, özellikle ikinci yarısında ekonomik ve siyasi belirsizliklerin bir nebze azalmasıyla birlikte daha net bir tablo sunabilir. Bu süreçte, kişisel ve kurumsal anlamda “ayağımızı yorganımıza göre uzatmamız” gerektiği aşikâr.
Bu vesileyle, 2025 yılının tüm insanlık için barış, huzur ve refah getirmesini dilerim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.