ESKİLER ESKİDE KALMASIN
Eskileri özlemek, insana zaman zaman hüzünle karışık tatlı bir sıcaklık hissettirir. O dönemlerde hayatın daha sade, ilişkilerin daha samimi olduğuna inanmak, belki de bugünkü karmaşık dünyaya bir tepki. “Eskiler” dediğimizde aklımıza gelen ne peki? Biraz düşününce fark ediyoruz ki, aslında her birimizin özlemi farklı. Kimimiz çocukluğun o saf neşesini, sokakta arkadaşlarımızla geçirdiğimiz zamanı, evin mis kokusunu özlüyoruz. Kimimiz ise o meşhur soba başı sohbetleri, komşularla paylaşımı, birbirimize duyduğumuz saygıyı…
Özlemin kaynağını sorgularken fark ediyoruz ki, gelişen teknoloji ile birlikte hızla değişen dünyada bir şeyler geride kaldı. Zamanla kaybolan bu değerler, hafızamızda hasreti çekilen anılar olarak yer alıyor.
Eskileri özlemenin altında yatan başka bir gerçek daha var, o dönemlerin kendine has samimiyeti. Eski dostlarla kurduğumuz bağlar, kaygısız yaşadığımız çocukluğumuz ve geleceğe dair umutlarımız.
Günümüzde kapitalizmin bize dayattığı hızlı tüketim kültürü, halk arasında farkedilir şekilde sınıf ayrılığı oluşturunca insanlardaki hırsın artmasıyla birlikte doyumsuzluk duygusu beslendi. Bu durum samimiyeti zedeledi ve çoğu ilişkiler çıkarlar doğrultusunda şekillendi.
Eski günlerde her şey daha basitti; herkesin aynı kıyafeti giymesi, eşitlik ve yakınlık hissi yaratırken, bugün bireyselliği ve tüketimi ön plana çıkaran anlayış, bize geçmişin sıcaklığını aratıyor olabilir mi?
Peki, siz geçmişe dair en çok neyi özlüyorsunuz?
Muhabbetle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.