BAKIŞ AÇILARI VE ÖNYARGILAR: BİRAZ DURUP BAKALIM MI?
Hadi bir düşünelim… Hayata hangi pencereden bakıyoruz? Kimi bir pencereyi gökyüzüne açıyor, kimi sadece kendi dört duvarına. Bakış açımız, hayatı nasıl gördüğümüzü belirliyor ama önyargılarımız, işte o bizi kör eden perde…
Köşemdeki bu yazımda biraz dertleşelim istedim. Hepimiz insanız, hatalar yapıyoruz, bazen de kimseyi dinlemeden yargılar dağıtıyoruz. Ne demişler, “Görmeden karar verme, duyduğunla hüküm verme.” Ama biz bu uyarıyı kaç kez dinledik ki?
Duyduklarımızla Değil, Dinlediklerimizle Anlayalım
Düşünsene, birinin hayatına bakmadan, onun neler yaşadığını bilmeden bir damga vurmak ne kadar kolay. Bir kez olsun durup sormuyoruz: “Acaba niye böyle davranıyor?” Belki de bizim “soğuk” dediğimiz kişi, sırtında bin tane yük taşıyor. Belki sessiz duran, içinden fırtınalar kopuyor.
Bir de şu var, gözümüzle gördüğümüz bile bazen yanıltabiliyor. Gerçekleri öğrenmek için çaba göstermek, birinin hikayesini anlamaya çalışmak, insana çok şey öğretir. Ama biz aceleciyiz işte; kararı peşin veriyoruz, yargıyı yapıştırıyoruz.
O Tepkiler Yok Mu O Tepkiler…
Bazı anlar var, kan beynimize sıçrıyor. Sinirle, öfkeyle ağzımızdan çıkan sözler sonradan vicdan azabına dönüşüyor. Oysa bir düşün, bir şey söylüyorsun ve o söz gidip bir kalbi kırıyor. Belki de farkında olmadan…
İşte o an, derin bir nefes almayı unutuyoruz. Düşünmeden hareket etmek, pişmanlık fabrikası gibi çalışıyor. Tepkilerimiz, karşımızdakini incitmek yerine bir köprü kursa, hayatımızda ne çok şey değişirdi, değil mi?
Aslında Kendime Telkinlerimi Köşe Yazıma Taşıyorum Dostlar
Ne zaman bir yazı kaleme alsam, aslında önce kendime konuşuyorum. Bu yazı da bir istisna değil. Belki de en çok kendime hatırlatmam lazım; durup düşünmeyi, önyargılarımdan kurtulmayı, gerektiğinde özür dilemeyi…
Hata yaptığımda, bir kalp kırdığımda, bunu telafi etme cesaretini bulabilmek için önce kendime söz vermem gerek. Çünkü her özür bir onarma, her onarma da bir başlangıç değil mi?
Gel, Biraz Daha Açalım O Pencereyi
Bakış açımızı biraz genişletsek, karşımızdaki insana başka bir gözle bakmayı öğrensek, kim bilir neler fark ederiz. Herkesin hikayesi başka, herkesin derdi başka. Ama anlayabilmek için yargılamadan dinlemek gerekiyor.
Bir dost meclisinde çay eşliğinde söylenen şu sözler yeter belki: “Herkesi anlamak zorunda değiliz ama saygı göstermek elimizde.” İşte bu saygı, bizi insan yapar.
Haydi şimdi şöyle düşünelim: Önyargılarımızı bırakıp, tepkilerimizde daha sakin olmayı ve gerektiğinde özür dilemeyi hayatımıza dahil etsek… Kendimizle, çevremizle, hatta dünyayla daha barışık olmaz mıyız?
Yapabilirim, inşAllah..!
Yapabilirsiniz…
Muhabbetle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.