Mültecilere sahip çıkmalıyız
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yapılan araştırmalara göre dünyanın 128 ülkesinden 60 milyondan daha fazla insanın vatanının terk ettiği için mülteci konumunda yaşadığı açıklandı. İkinci dünya savaşından bu yana insanlık böyle bir göç dalgası yaşamadı. Göçünün ardında yatan nedenlerin başında savaşlar, açlık, terör, sömürü ve tabi afetler gösteriliyor. Peki, savaşları çıkaran ve insanları açlığa mahkûm edenler kimler bu meçhule giden göç nasıl durdurulur konusunda ise yapılan toplantıların dışında bir icraat olmuyor. Göstermelik yardımlar şov niteliğindeki etkinlikler kanayan yaraya merhem olmuyor.
Bir taraftan silah satışları artarken diğer taraftan da insanlar yerlerinden yurtlarından oluyor. Daha sonra silah satanların kapısına mülteciler dayanınca o zaman suçlu aranıyor. Türkiye Suriye krizinin başından beri dünyaya yalvarıyor. "Gelin Suriye'de güvenli bir bölge oluşturalım. Yerini yurdunu işbaşındaki diktatör yüzünden ülkesini terk eden 8 milyonu aşkın Suriyeliyi orada barındıralım" çağrısına kulaklarını kapayan dünya kapısına dayanın yüzbinlerce mülteciyi görünce çare aramaya başlıyor. Bulduğu çareler ise maalesef geçici çözümlerden ibarettir.
Mültecilerin gelişini fırsata dönüştüren siyasi partiler oylarını arttırırken, ülkeler mültecilere karşı sert yasalar çıkarmanın gayretindeler. Avrupa'da mültecilere karşı saldırılar bir önceki yılana nazaran onlarca kat artarken, mültecilerin yaptığı bir suç haftalarca medyada malzeme yapılmaya devam ediyor. Irkçı partiler mülteci söylemleriyle oylarını arttırırken, onlara sahip çıkanlar ise oy kaybediyor. Akdeniz'de boğulan bir mülteci için "Boğulmasaydı ülkemize gelip şu suçları işlerde" diyecek kadar insanlıktan nasibini almayan rezillikler medyada yer alıyor. Hatta ölümden, açlıktan ve namusunu korumak için vatan topraklarını terk eden bu gözü yaşlı insanlar üzerinden siyaset yapan insanlıktan nasibini almamış kişilerin bulunduğunu da unutmamak lazım.
Ölümden kaçarak batının insanlığına sığınan bu insanlara bırakın insanca muamele görmeyi hepsi potansiyel suçlu olarak görülüyor ve her gün aşağılanıyorlar. Daha birkaç hafta önce Avrupa Polis Birliği Europol 10 bin mülteci çocuğun kayıp olduğunu açıkladı. Bu çocuklar nasıl kayboluyor. Kim veya kimler nasıl kaçırıyor. Olay üzerine Almanya açıklama yaparak kayıp çocukların beş bine yakınının Almanya'da kaybolduğunu açıklıyor. Kaybolan çocuklar hangi suç örgütünün elinde, hangi insan tacirlerinin kontrolünde ve hangi organları alınarak organ mafyasının girdabında can veriyor?
Maalesef mültecilerin büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor. Yani bizim din kardeşlerimiz. Türkiye üç milyona yakın mülteci kardeşine yurdunu açarak onları misafir ediyor. Biz Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar olarak mülteci olarak yaşadığımız ülkeye veya şehre gelen Müslüman mülteci kardeşlerimize sahip çıkmalıyız. Onları kollamalı ve gözetmeliyiz. Onlarla soframızı evimizi ve gönlümüzü açmalıyız. Onları arayıp bulup biz sizin kardeşiniziz diyerek onları kucaklamalıyız. Kardeşlik bunu gerektirir. 50 yıl önce Avrupa'ya gelen dedelerimizin çektiği sıkıntıları o kardeşlerimiz çekmemelidir. Özellikle STK'larımız bu konuda çok aktif olmaları lazımdır. Hiçbir Müslüman mülteci sahipsiz kalmamalıdır. Çocukları emin ellerde yetişmelidir. Suriyeli, Iraklı diye ayırdığımız mültecilerin dedeleri ya Çanakkale'de ya da Sarıkamış'ta veya Galiçya'da bizim dedelerimizle birlikte yan yanan yatmaktadır. Yani bir asır önce biz tek millet ve tek vatanın evlatlarıydık. Bu günde bu kardeşliği devam ettirmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.