Samimiyetsizlik diz boyu
Ne iş hayatı, ne toplum hayatı ne de kişisel hayatlar açık sözler ve gerçekler üzerinden yürüyor. Yalan bir dünyanın yalan figuranları gibi olmuş herkes.
İmalar, yapmacık hareketler ve en önemlisi roller ifadelerden daha güçlü; kanaatler bilgilerden daha baskın.
Anlam hep kaçak, gerçekler genellikle bulanık.
Nezaket gibi şahane bir şey bile arkasına sinsi ve sert bir şiddet saklayabiliyor.
Hele o modern gülümseme neredeyse hep yalan söylüyor.
Mutluluk coşkusu aslında büyük bir mutsuzluğu örtüyor.
Gündelik hayatta da durum farklı değil.
Mesela bir laf çok tutuluyor: "Sabah uyanınca aynada kendinize gülümseyin, gününüz güzel geçsin!"
İç açıcı, üstelik ikna edici geliyor ilk başta.
Fakat aptalmıyız yahu!
Zihnin berbat, için kuruntularla dolu fakat yüzüne bir gülümseme kondurunca günün de sana gülümseyeceğini mi sanıyorsun?
Anlayacağınız, samimiyetsizliğe ve kandırmaya kendinle başlıyorsun, sonra başkalarıyla devam ediyorsun.
Özü doğru olanın, sözü de doğru olduğu gibi, sözü doğru kişi özü de doğru olandır. Samimiyet, ağzın söylediğini, kalbin ve beynin onaylamasıdır.
İşte bu yüzden son zamanlarda duyduğum ve herkesin ağzında olan bir kelimenin artık anlam ve önemini yitirdiğini gördükçe üzülüyorum. Samimiyet…
Samimiyet sadakate aşıktır! Hele inançta samimiyet çok önemlidir. Samimiyetsiz inanç sadece sahtekarlıktır! İnsan değerlerini, inancını menfaat uğruna kullanıyor ve insanlara sadece algı yaratmaya çalışıyorsa bu çok büyük edepsizlik, ahlaksızlıktır.
Samimiyet duruma göre değişmez. Eğer değişiyorsa, menfaat devreye girmiş demektir.
Yüzümüzü sahte gülümsemeye alıştırdığımızdan beri, insanlığımızı kaybetmeye başladık. Oysa her insan kalbinde cennetle doğar! Kazanma hırsı, doyumsuzluk, şımarıklık, kibir gibi huylar samimiyetsizliği tetikliyor ve bizi mutsuzlaştırıyor.
Samimiyetsizlik, Kur'an ahlakından uzak bir yaşamda ortaya çıkıyor. Yapmacık kişi, karşısındaki insanı etkilemek ve memnun edebilmek için içinden gelmediği halde, onun istediği şekilde davranmaya ve konuşmaya çalışıyor. Her insanın yapısı ve beğenileri birbirinden çok farklı olduğundan her bir insan için ayrı bir görünüm, ayrı bir davranış sergiliyor. Samimi insan ise kişiye göre davranmaz; onun davranışları doğal ve içtendir.
İçten bir gülümsemenin sadaka olduğu bu hayatta, güzel şeyleri sindirerek yaşamak, paylaşmak, üzmeden, ezmeden tadını çıkarmak varken hala neyin peşindeyiz? Ardımızda hoş bir seda bırakmak bu kadar zor mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.