KİLİSE DEĞİL, SANKİ NEFRET YUVASI
Geçtiğimiz hafta Türk-İsviçre Seyahat Acenteleri Birliği « TİSAB », üyelerinin katılımıyla İran’a kültür ve eğitim gezisi düzenledi. Amacımız, birçok medeniyetin ya başkenti, ya da büyük şehri olmuş, birçok sanat ve bilim dalında dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline gelmiş tipik bir şark şehri Isfahan ile medeniyetlerin beşiği İran’ın bugünkü prestij ve görkeminin bile halen kaynağı olan dev Pers İmparatorluğu’nun baş tacı Persepolis’in ev sahibi ve İran’ın en önemli kültür başkentlerinden Şiraz’ı ziyaret etmek, İsviçre’den İran’a turistik geziler düzenlemek.
Isfahan, sahip olduğu tarihi miras ile bir açık hava müzesi gibi. Isfahan’a vardığımız ilk gün, dünyanın dört bir yanından gelen turistlere de uygulanan gezi programına başladık. İlk olarak bizi, Şah Abbas döneminde Aras ırmağı cıvarında Isfahan’a göç ettirilen Ermenilerin 1606-1665 yılları arasında inşa ettikleri Vank Katedrali’ni gezdirdiler. Isfahan, İran’daki Ermenilerin en yoğun olarak yaşadığı kent. Kilisenin bahçesinde 1975 yılında yapılmış bir sözde soykırım anıtı mevcut. Bizi hayretler içinde bırakan görüntü ise, kilisede, aşağıda resimleri bulunan, ışıklandırılmış Türkiye haritasi üzerinde sözde Ermeni katliamının hangi bölgelerde yapıldığının işaretlenmesi, Osmanlı Ermeni soykırımı adı altında yayınlanmış resimlerin sergilenmesi ve en nefret uyarıcısı ise, zamanın « İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın 24 Nisan 1915 tarihli emri » başlığını içeren gerçek dışı bir yazının vitrinde sergilenmesi. Gerçeği bilmeyen ziyaretçi ve turistler bu yazıyı soykırım emri olarak algılamaktadırlar. Tüylerim diken diken oldu, gördüklerime inanamadım ve o gece de sinirimden uyuyamadım. Tur rehberine, bizi neden buraya getirdiniz, neden İran böyle gerçek dışı bir sergiye izin veriyor sorusuna, burası Ermenilerin özel toprakları, hükümet karışamaz cevabını aldım. Halbuki bu cevap kesinlikle doğru değil, bu konunun özel mülkiyetle ilgisi yok.
Herşey bir yana, Allah’a dua edilen, dini temsil eden ibadethane olan bir katedralin, başka amaçlar için, propoganda faaliyeti olarak, din ile bağdaştırılamayan, gerçek dışı, gerçeği ispatlanmamış bir konuda, sergi ve müze şeklinde kullanılması abesdir. Ayrıca konuya hakim olmayan, bilgi sahibi olmayan, gerçekleri bilmeyen gerek İranlı, gerek yabancı turistlerin, çocukların, gençlerin, sözde soykırım manzarasını ilk defa görenlerin, bir ibadethanede doğru şeyler yayınlanır, bir kilise doğruları teşhir eder düşüncesiyle etkilenip ister istemez önyargıya sahip olmaları, zehirlenmeleri oldukça mümkündür.
Gerçek soykırımı, Holocaust vahşetini yaşamış musevilerin bile, dini ibadet yerleri olan hiçbir sinagogda bu soykırımla ilgili bir yayınları, teşhirleri, resimleri mevcut değildir.
İbadethaneler sergi mekanı değildir, Allah’a dua edilir, suistimal edilemez, başka amaçla kullanımları özüne aykırılık teşkil eder.
Dünyanın birçok ülkesi İran’a ambargo uygularken, Türkiye olarak olağanüstü yardımlar ve ticari ilişkilerde bulunduğumuz, şehirlerine hergün milli havayolumuz Türk Hava Yolları ve diğer Türk şirketleriyle uçaklar kaldırdığımız kardeş ve dost bildiğimiz, gördüğümüz dindaşlarımız İslam Cumhuriyeti İran’ın, kendi topraklarında Türkiye imajını lekelemeye yardımcı olan böyle bir duruma izin vermesi, sözde soykırımı benimsemiş ve kabul etmiş anlamına gelir, bunu teessüfle karşılıyoruz.
Dini temsil eden kutsal bir kiliseye yerleştirilen sözde soykırım görüntüleri kin ve nefretten başka hiçbir yarar sağlamadığı gibi, iki ülke arasında dostluk ve kardeşliği de zedelemektedir. Hem İran, hem de Türk makamlarından, iki ülke arasındaki dosthane ilişkiye istinaden bu durumun düzeltilmesi konusunda gereğini rica ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.