Aile ve çocuk
Değerli Okurlar, Fertlerin bir arada yaşayışlarına en iyi örnek ailedir. Aile kadın ve erkek olarak yaratılan insanların nikahla birleşerek müştereken kurdukları basit, fakat mahiyeti itibariyle toplumun temel taşı olan önemli bir kurumdur. Aile aranan şartlar çerçevesinde aralarında evlenme engeli bulunmayan bir erkekle bir kadının geçici olmaksızın birleşmesini sağlayan akdi ve bu yolla eşler arasında meydana gelen evlilik ilişkisini ifade eder. Başka bir ifade ile aile, akrabalık bağlarıyla birbirlerine bağlanan fertlerin bir araya getirdiği topluluktur. Bu sebeple çocukların yetişmesinde ailelerin rolü inkar edilemez. İnsanı diğer varlıklardan ayıran bu manevi ve sosyal değerler, sadece kuru bir tekrar ve öğretimle benimsenmez, kişi, kendi çocukluk dünyasını meydana getiren yakınlarının bu değerleri bizzat yaşadığını görerek ve onları taklit ederek yetişir. İleride onun ahlaklı ve vatansever bir şahsiyet sahibi olabilmesi, böyle bir aile ocağında yetişmesine bağlıdır. Fakiri, yoksulu görüp gözetmek, yetimi, öksüzü himaye etmek, akraba, hısımı sevip saymak; konu komşuyla iyi geçinmek ve diğer ahlak esaslarını benimsemek ve bunları yüzlerce defa aile ocağında prova ederek meleke haline getirmekle mümkündür.
En yakınlarımızdan başlamak üzere bütün insanlara karşı vazifemizi aile ocağında yaşayarak öğrendiğimiz gibi, şahsiyetimizi oluşturan başka davranışları, bizimle birlikte diğer varlıklar arasındaki münasebetleri de aile mektebinde öğreniriz.
Temiz, düzenli, tutumlu olmayı hayvanlara merhamet etmeyi; ağaçları çiçekleri ve öteki bitkileri sevip korumayı, yakınlarımızın telkin tavsiye ve ikazlarıyla öğrenip kendimize mal edebiliriz. Bu saydıklarımızı, belki mektep de okul da öğretebilirler. Fakat sadece bunları bilmek yetmez. Ahlakta bilgiden daha çok hal ve hareket denilen bir unsur vardır ki, bu öğrenilen şeyleri bilfiil yaşamak ve onu nefse mal etmek demektir. Okuldan farklı olarak ailede duygusal- hissi taraf hakimdir.
Çocuk hayatın ilk yıllarında ailesine daha çok duygusal bağlarla bağlandığı için, onların telkinlerini kolaylıkla kabul eder. 'Çubuk yaş iken eğilir' atasözünün ifade ettiği üzere, çocuk iyiyi, güzeli ve doğruyu, mantıki zorlamlara ihtiyaç kalmadan, bu okul öncesi dönemde, kendiliğinden benimser.
Görüldüğü gibi aile, kişiyi, ferdi ictimai olgunluğa eriştirmek, mükemmel bir ahlaki şahsiyete sahip kılmak için vazgeçilmez bir kurumdur.
Toplumsal mutluluk, dayanışma barış, sevgi ve saygının yolu aileden geçer. Aile bağları toplumsal bir değerdir. Yukarıda değinildiği gibi, büyüğe saygı, düşküne, yoksula, kimsesize, yolcuya, misafire ilgi ve yardımı gerektiren değerler aile kurumu içinde işlenir ve yaşanır.
Modern psikoloji, ebeveynin sevgi ve şefkat gibi manevi ilgisinin en az maddi ilgi kadar önemli olduğunu, bu ilgiden yoksun çocukların suç işleme eğiliminin daha güçlü olduğunu göstermektedir.
Nasihatın, en iyisi büyüklerin davranış ve tutumlarındaki tutarlıktır. Çocuklarda görülen arsızlık, şımarıklık bağrından geliştiği kaynağın bulanık olmasından meydana gelmektedir.
Çocuk eğitimi ailede başlar. Ailede, bir mürebbiye, bir mualim ve bir mürşit olacak annenin rolü daha önemlidir. Allah, onu şefkat, merhamet, incelik ve hassasiyetle donatmıştır. Bu özellikler anneyi çocuk eğitiminde daha etkili hale getirmiştir. ' Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar' atasözü şefkat özelliğini ne güzel özetler. Kreşte ona iyi bakarlar, iyi gezdirirler, iyi eğitirler ancak annenin şefkatini çocuğa veremezler. Bu itibarla her ailenin çocuk eğitimini ciddiye alması gerekir ki, gelecekte ülkemiz daha iyi nesiller elinde kalkınmasını ve gelişmesini artırsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.