AH ŞU SOSYAL MEDYA!
Netice-i kelâm: Tavuk yumurta yapar, ortalığı velveleye verir; kısrak doğum yapar, garibin sesi çıkmaz…
Başlığa “ah” dedim ama yine de “iyi ki sosyal medya var” diyorum. Çünkü seven kim, sevmeyen kim, yâr kim, ağyâr kim, anlıyor insan. Gerçekler, sosyal medyanın ince aynasında netleşiyor. Seviyor gibi görünüp aslında ofsaytta gezen o “cingöz” tipler de bir bir ortaya çıkıyor.
Yapılan paylaşımlara verilen ya da verilmeyen tepkiler, pek çok kişinin maskesini düşürüyor. Samimi, kalitesi ve kalibresi yüksek insanları bir kenara ayırıyorum; onların varlığı zaten paha biçilemez. Ancak, insanlığın bir kısmı maalesef menfaat peşinde koşmaktan vazgeçmiyor. Nerede unvanlı, akçeli, fors sahibi kişiler var, onların paylaşımları anında değer buluyor ve övgülerle süsleniyor. Hemen kırmızı kalplerle, “muhteşem” işaretlerle beğeniliyor. Yetmiyor; aslanlı, kaplanlı yorumlar üst üste geliyor.
Peki ya neden? Mesele aslında çok basit: Beğenmeli ki, yorum yapmalı ki, kendisini hatırlatmalı. Ne olur ne olmaz, yarın öbür gün belki lâzım olur! “Sakla samanı, gelir zamanı” misâli…
İşin garibi şu: Kişi ister kurt masalı yazsın, ister maval anlatsın, ister çiçek böcek muhabbeti yapsın, onun beğenisi hazırdır. Ancak öteki kahraman, istediği kadar toplumu bilgilendirsin, moral ve motivasyon sağlasın, anlamlı anekdotlar paylaşsın, hatta bu uğurda kendini paralasın… Müşterisi çıkmaz! Ya da usulen çıkar, o kadar.
Bir gerçek var ki, insanlar duran arabaya binmiyor. O araba hep yürüyecek, kıymetli dostlar! Paylaşım da tıpkı bunun gibi… Sürekli üretmek, dikkat çekmek, hareket etmek zorundasınız. Ancak bu da her zaman yeterli olmuyor.
Sonuç? Tavuk yumurta yapar, ortalığı velveleye verir; kısrak doğum yapar, garibin sesi çıkmaz. Hayat da maalesef bu şekilde sürüp gider. Bu düzeni değiştirmeye güç yetmez; sırrına da akıl ermez.
Vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.