Türk kurum ve kuruluşlarına saldırılar ve İsviçre'nin tavrı
Son zamanlarda İsviçre'deki Türk kökenli kurum ve kuruluşlara dönük saldırıların ardı arkası kesilmiyor. İsviçre'de yaklaşık 130 bin Türk kökenli insanımız var. Bu insanlar, 50 yıldan fazladır bu ülkede yaşıyor, birçoğu bu ülkede doğarak çifte vatandaş statüsünü kazanmış durumda. İnsanımız, çok zengin ve hayat şartları yüksek olduğu için İsviçre'yi yaşamak için tercih etmedi. Büyük çoğunluğu ekonomik sıkıntılardan dolayı İsviçre'ye işçi gücü göçü çerçevesinde gelip burayı ikinci vatan olarak kabul etti. Ekonomik nedenlerden dolayı İsviçre'de yaşayan Türk azınlık, insanlık hakkı olarak geldikleri ülkeyle bağlarını koparmamak ve kültürlerini yaşayabilmek için değişik cemiyetler kurarak birlik ve beraberliklerini korumaya çalışıyorlar. Ülkelerini sevmeleri ve bağlarını devam ettirmeleri kadar doğal bir durumu söz konusu olamaz. Sadece Türklüklerini inkâr etmedikleri ve ülkelerine bağlı oldukları için bu insanlar ve kurdukları dernekler terör örgütlerinin saldırısına maruz kalıyor. Terör örgütleri gibi düşünmedikleri için cezalandırılmaya çalışılıyorlar.
Sözüm ona özgünlükçü, hürriyetçi bu karanlık zihinler, kendileri gibi düşünmeyen her fikre düşmandır. Tahammülleri yoktur, saygı duymazlar. Düşmanlık yaparlar ve düşmanlıklarını yaparken de kendileri gibi karanlığı seçerler. Sonra da yaptıklarını kahramanlık olarak yansıtmaktan da utanmazlar. Türk insanına düşman olan bu güruh, yaşadığı İsviçre'nin hoş görüsünü suiistimal ederek sözüm ona mücadele veriyor. Bir kaç kandırılmış kişiye eylem yaptırarak, ağababalarına yaranmaya çalışarak lüks içinde hayatlarını devam ettiriyorlar. Türkiye ve Türk insanı olarak onlarca yıldır bu karanlık yüzlerin kim olduklarını çok iyi biliyor ve yapılan bu saldırıların son bulması için vatan olarak kabul ettiğimiz İsviçre'nin bu çirkinliğe son vermesini bekliyoruz.
Saldıranlar belli, saldırganları kimlerin yönlendirdiği açık, fakat kimlik tespiti, soruşturma gibi bildik işlemlerden sonra göstermelik ikazlarla olaylar geçiştiriliyor. Ne hikmetse Türkiye terör örgütüne dönük ne zaman kapsamlı bir operasyon yapsa sesi İsviçre'den çıkıyor. Terör yandaşları, hemen bildik adreslere saldırılar yapılar, "karşılık verdi" diyerek egolarını tatmin ediyorlar. Ülkede yaşayan vatandaşlarımızın mal ve can güvenliğini sağlamak İsviçre kolluk güçlerinin görevidir. Yıllardır bu ülkenin kalkınması için alın teri döken biz Türklerin İsviçre hükümetinden mal ve can güvenliğimizin sağlanması konusunda talepte bulunmamız kadar doğal bir istek olmaz. Komşumuz Almanya'da yıllar önce aynı saldırıları yapanlar, şimdilerde getirilen yasaklarla beraber kısmen bertaraf edildi. ABD ve AB'nin terör listesinde bulunan örgütlerin İsviçre'de de terörist olarak kabul edilmeleri halende, saldırgan terör yandaşları, ellerini kollarını sallayarak bu kadar pervasızca hareket edemeyecekler.
Bizler insan haklarına saygılı, fikir özgürlüğünü savunan, hukukun üstünlüğünü kabul edip ve kurallara uyan bir topluluğuz. Bizim İsviçre'de varlığımızın amacı huzurlu bir şekilde yaşamak ve çalışmalarımızla bu ülkeye katkı vermektir. İsviçre bizim sesimize kulak vermelidir. Aksi halde saldırıların neticesinde ortaya çıkacak her türlü olumsuzluğun sorumlusu olacaktır. İsviçreli yetkililer, tavrını net olarak ortaya koymalıdır. Şiddeti ve her türlü terörü lanetliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.