Memleketin ahvali

Ana vatanımız Türkiye’ye biraz da yaşadığı ekonomik zorluklarını ele alarak bakmaya çalıştım. Önceki yıllara nazaran pahalılık var fakat fiyat artışlarının sadece ülkemiz için geçerli olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım olmaz. Ucuzluğa alışmış olan millet olarak fiyatların 2 yılda aşırı bir şekilde artması ister istemez feryatlara neden oluyor. Çay üreticisi ürününe en üst seviyeden fiyat biçilmesini isterken, soğan üreticisinin ürününe zam yapmasına kızıyor. Fındık üreticisi aldı kilo fiyatından memnun olmasına rağmen yevmiye ile çalışanın ücret talebine kızıyor. Anlayacağınız kimseyi memnun etmek mümkün değil. Var olan bir gerçek var, mevcut enflasyon karşısında bazı kesimlerin ücretleri iyileştirilmeli. Kiracı ev sahibinden, ev sahibi kiracıdan şikayetçi. Kimse hakkına razı olmadığı gibi “Kul Hakkı” kavramı nerdeyse unutuldu. Şükretmek ise hak getire. Hükümet, çalışanına zam yapınca ülkeyi teslim alan market zincirleri, zam mesaisi yaparak raflardaki ürünlerin fiyatını bir gecede değişerek hükümetin verdiği zammı kendi hanelerine çevirerek, fırsat enflasyonu oluşturuyorlar. Üreticiden 2 liraya satın alınan bir ürün marketlerde 20 liraya satılıyor. Şimdi gelin de, bu ülkede fiyat istikrarı sağlayın! Hele hele adamına göre fiyat belirleyen bazı ahlaksızlar var ki senin gurbetçi olduğunu anladı mı fiyatlar neredeyse dört katına çıkabiliyor. En basitinden şöyle bir örnek verecek olursak, araba kiralayacağınız zaman “yüksek sezon” diyerek sırf gurbetçileri ve ülkemize gelen turistleri kazıklamak için ön çalışma yaparak normalin dışında fiyatlarını beş kat yükselten araba kiralama şirketleri bu işi açıktan yapıyorlar. Avrupa’da araç kiralama şirketlerinde görmediğimiz bu fırsatçılık, Türkiye’de maalesef kontrolsüz bir şekilde almış başını gidiyor.

Herkes dert yanıyor. Fakat “Mahallemde arabamı park edecek yer bulamıyorum. Eski model araç kalmadı” denecek kadar halkımız taşıtını yeniledi. Birkaç yıldır aynı arabamla izine geldiğim için “Hâlâ değiştirmedin mi, bununla mı geldin?” gibi laflarla karşılaşan tanıdıklarım var. Pahalılıktan en çok dert yanan, en çok lükse düşkün olanlar olduğunu müşahede ettim. Lokantalar dolup taşıyor. Bazı mekanlarda sıra bile var. Acizane biz de bunlar gibi yaşayalım dedik, gelen fatura içimize oturdu. Açız diye tepinenlerin açgözlü olduklarını gördüm. Pahalılık var. İsraf var. Fırsatçılık gırla. Tasarruf eden yok. Haddini ve yerini bilen yok. Ayağını yorganına göre uzatan yok. Denetim yok. Yaptırım yok. Kısa yoldan köşeyi dönmek isteyenler bir hayli fazla. Ahlaklı dürüst çalışana enayi gözüyle bakılıyor. Çoluk çocuğun elinde en lüks telefonlar var. Bir lüks düşkünlüğü var ki tam bir görmemişlik.
En çok işittiğim söz “Çalıştıracak adam bulamıyoruz” şeklinde. Sanayide çalıştıracak çırak bulamayan esnaf, Suriyeli, Afganlı ve Iraklı gençlerle çalışıyor. Yakın bir zamanda bu çıraklar, usta olup mekân sahibi olacaklar. Yabancı düşmanlığı yapan miskin Türkler, işlerini bu insanlara yaptıracak. Türkiye’de fakirlik kalmadı da, zenginleri doyuramama sıkıntısı yaşanıyor. Herkes ekonomi den şikâyetçi , lakin kimse ahlaksızlıktan edepsizlikten çıplaklıktan şikâyetçi değil.


Her fırsatta Erdoğan düşmanlığı var, fakat herkes ondan bir şeyler bekliyor. Seçimi kaybetmenin faturasını gurbetçilere kesmeye çalışan bazı akıl fukarası nankörler, “Gurbetçilerden ayak bastı parası, vefa vergisi alınsın” gibi taleplerle yüzsüzlüklerini bir kez daha ortaya koydular. Gurbetçi yakınlarının alın terini yemeye doymayan bu azınlığın, sosyal medyada taraf bulması ülkemizin ne hale geldiğinin göstermeye yetiyor. Biz Türkiye’nin asıl unsurlarıyız. Yıllardır ülkemize her yönüyle katkı veriyor ve vermeye devan edeceğiz. İşte memleketin kısa bir ahvali.

Bu yazı toplam 3774 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Ömür Çelik Arşivi