Karantina komedisi

Korona salgını nedeniyle her ülke, kendi topraklarındaki durumla ilgili önlemler alıyor. Bu tedbirler, uluslararası salgınlara karşı alınan ve daha önce belirlenen kriterlerdir. Bazı ülkeler, bu küresel salgına karşı önceden hazırlıklı yakalandı, bazıları ise uygulamada geç kaldı ve imkânları nispetinde önlem aldı. Bazı ülkelerin kültür farklılığından kaynaklanan avantajları olduğu gibi dezavantajları da oldu. Velhasıl bazıları çok şiddetli geçirirken bazıları da salgın sürecinin ilk dalgasını çok iyi yöneterek az zayiatla atlattı. Türkiye bu ülkelerin başında gelmektedir. Ülkemizin sağlık altyapısına yapılan yatırımlar, salgında ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Türkiye, ülke olarak bir kez daha hem sağlık alanında hem de önlemler paralelinde ekonomiyi iyi yönetti. Hükümet başarılı olunca muhalefet de koronavirüsten ümit ettiğini bulamadı.

Şimdi yazımızın başlığına gelelim. Türkiye birçok ülke gibi, topraklarına gelenlere karantina uyguladı. Türkiye imkânları nispetinde karantinayı öğrencilerin daha önce kaldığı yurtlarda gerçekleştirdi. Almanya ise kişilerin evlerinde karantina uygulaması yaptı. Onu da kaldırdı. Zaten gelip giden de kalmadı. Gelen olmayınca ve salgın şiddetini yitirince kural koymanın manası kalmıyor. Fakat Türkiye, normalleşme sürecinde karantina uygulamasını evlerde uygulamaya çevirmiş. Peki, kim gelebiliyor da onu evine karantinaya mecburi ikamete tabii tutuyorsunuz?  Ülkemize uçuş yasak, gelen yok, fakat karantina uygulaması var. Tam bir komedi. “Hükümet yanlış yapıyor” diye muhalefet de sesini çıkarmıyor.

Avrupa ülkelerinde yaşayan dört milyon Türk, ülkelerine gelecekler, iki haftalarını kalacakları evde kalacaklar! Elin turistinin Türkiye’de tatilini geçirmesi için bin takla atıyoruz. Gelen turist, istediği tatil beldesinde kalacak salgınla ilgili hijyen, maske ve sosyal mesafe kuralına uyacak ve kafasına göre gezecek. Türk vatandaşı ise, izninin iki haftasını evinde geçirecek.

Şimdi bakın, beyler olmayan bir şeyin karantinası olmaz. Zaten gelemiyoruz. Ayrıca, biz Türkiye’ye dört haftalığına geliyoruz. Bunun bir haftasını kara yolunda harcıyoruz. İki haftasını karantinada geçirirsek geriye kalan bir hafta için mi gelmiş olacağız?

Türkiye’deki bilim kurulu yasak getireceğine bir de aşı ve ilaç çalışması yapsın. Hiçbir  şey yapmıyorsanız dünyadaki gelişmeleri takip edin. Getirdiğiniz bu kadar yasağa rağmen halen salgını durduramadınız. Avrupa’dan gelen kendi vatandaşınıza Kovid-19 taşıyıcısı muamele yapmaktan vazgeçin. Bizin incitmeyin. Haftaya kaldıracağınız bir kuralı boşu boşuna dillendirip komik duruma düşmeyin. Her gün Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’yı ekrana çıkararak psikolojimizi bozmayın. Sizin gibi günlük ekranlara çıkan bakan yok.  Televizyonlardaki ağlak reklamlarla milli birlik sağlanamaz. Ölümü gösterip sıtmaya bizi razı etmeye çalışmayın.

Dünyanın birçok ülkesinde halk yasaklara karşı sokağa çıkıyor. Yasaklara karşı radikal gruplar taraftar bulmaya başladı. Sayın hükümet yetkilileri, ülke için yaptığınız  her güzel işe muhalefetimiz tepki vermiyor mu?  Peki korona yaptırımlarına sesi çıkmıyorsa yanlış yaptığınızı anlamalısınız. Biz Avrupalı Türkler potansiyel Kovid-19 taşıyıcısı değiliz. Ülkemize gelebilmek için Avusturya şımarığını, Kraldan fazla kralcı olan Macaristan’ı, Sırp’ın komplekslerini, Bulgar’ın zulmünü geçerek ülkemize geliyoruz. Kendi ülkemizde zulme maruz kalmak istemiyoruz. Biz salgın var diye gurbette vefat eden anamızın babamızı refakatsız olarak Türkiye’ye gönderdik. Yakınımız vefat etti, cenazesine gidemedik ve sabrettik. Fakat şu karantina komedisine son verin de daha da komik duruma düşmeyin.

Bu yazı toplam 7520 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Ömür Çelik Arşivi