Doğu ve Güneydoğu’da misafirperverlik

Azim Grup Holding bünyesindeki makarna üretim tesisi için temel atma töreni için Mardin’de bir dizi temaslarda bulunduk.

Milyarlık projeye finansman ve yatırım danışmanlığı sağlayan İsviçreli iş insanı kıymetli dostum Bünyamin Altun’un davetine icabet ettik.

Bölgeye yatırım yapılması, istihdam sağlanması Türkiye’nin ihracat hedeflerine Mardin’den katkı verilmesi çok önemli bir gelişmedir. Yatırımlar bir tarafa bölgede gittiğimiz her yerde gördüğümüz misafirperverlik beni çok etkiledi. Gördüklerim, yaşadıklarım beni çocukluk yıllarına alıp götürdü. İnsanların misafirlere karşı olan samimi sıcaklıkları, hürmetleri, eskiden bizde de var olup şimdilerde bulunmayan bu güzel hasletlerin Doğu ve Güneydoğu’da yaşanması, yaşatılması en çok mutlu olduğum konu başlığını oluşturdu.

Misafirperverlik, Türk toplumunun ana geleneğidir. İkram etmeyi, ağırlamayı seven bir toplumuz.

Misafiri en iyi şekilde ağırlamak, can ve mal güvenliğini sağlamak, gönlünü hoş edebilmek iyi ahlaki özelliklerden birini oluşturuyor. Birçok kültürde ortak bir ahlaki değerdir. Türkler, dünyada misafirperverliğiyle öne çıkan milletlerden biridir.

Milli ve dini değerlerden uzaklaştığımız gibi bu güzelliklerde kaybolup gitti. Doğu ve Güneydoğu’da bu hasletlerin hâlâ yaşatılıyor olmasına şahitlik ettik.

Misafir olarak ağırlandığımız her yerde normal bir insan değil de, sultan, şah, padişah muamelesi gördük. Misafire gösterilen izzet ikramın, ayrıca ona yapılan hizmetin “Doğu İnsanı” için ayrı bir yeri vardır. İftihar vesilesi olduğunu gördük.

Türklerin temel özelliklerinden biri olan misafirperverliktir. Asya bozkırlarından çıkıp eski dünyanın dört bir yanına yayılan Asya’nın bu göçmen halkı, gittiği her yerde yerli halkla barış içinde yaşamaya çalışmıştır. Türk milletinin hükümdarından en fakir vatandaşına kadar bütün fertleri yanına gelen konuğunu baş tacı etmiş, yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş, elinden gelen en iyi şekilde ağırlamıştır. Birçok gezgin Türklerin misafirperverliği konusunda seyahatnamelerinde özellikle bahsetmiştir.

İbni Battuta, kendilerini misafir etmek isteyen iki grup arasında kavga çıktığını yazmaktadır.

Dede Korkut hikâyelerinde aç doyurmak ve çıplak giydirmek erdem olarak gösterildiği gibi, konukseverler övülmüş ve kutsanmış, varlıklarının devamı için dua edilmiş; konuk sevmeyenler ise yerilmiş ve soylarının kesilmesi, evlerinin yıkılması, ocaklarının sönmesi için dua edilmiştir.

Dede Korkut'ta ve Divanü Lügati Türk'te geçen bir atasözünde malına kıymayan, yani cömert olmayan, yedirip içirmeyen kişinin namının, şöhretinin olmayacağı, tanınmayacağı, dolayısıyla hatırının olmayacağı belirtilmiş.

1554-1562 yıllarında Osmanlıda büyükelçilik görevinde bulunan A. G. Busbecq,

konukseverlik, iyilik ve cömertlik başta olmak üzere Türklerin birçok yönünden bahseder. Türk imarethanelerinden hiç kimsenin eli boş döndürülmediğini "Buralarda ister Hıristiyan ister Yahudi, ister fakir ve ister zengin olsun hiç kimse geri çevrilemez” sözleriyle dile getirmiştir.

Busbecq, bir handa başından geçen kendisine ilginç gelen bir olayı da anlatır. Yaşadığı bu olaya göre, bir handa kendisine verilen yemeğin çokluğu karşısında kendi payından vazgeçip bunun bir garibana verilmesini ister. Busbecq'in bu teklifi "Vezirlere de genellikle bu kadar verilir. Buranın geleneği budur. Fakirlere dağıtılacak kadar yemek var” sözleriyle kati bir surette geri çevrilir Bu olay, Türklerin sadece konukseverliğini değil aynı zamanda adaletini, her kesimden ve her kademeden insana eşit muamele edildiğini, kimseye bir ayrım yapılmadığını da göstermektedir.

Türklerde misafir ağırlamak töreden geldiği gibi İslamiyet’in de misafire değer vermesiyle daha da büyük önem kazandı.

İslam kültüründe misafire karşı ev sahibinin gözetmesi gerekenler ve misafirin kıymetini anlatan dini hususlardan bazıları şu şekildedir:

-Misafire yedirmekle, sadaka vermekle, insanın eli daralmaz. Peygamber Efendimiz, yemin ederek, (Sadaka vermekle mal azalmaz) buyurdu. (Tirmizi)

-Cimrilik çok kötüdür. Misafir kabul edip cimrilikten kurtulmaya çalışmalıdır!

-Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Zekâtını veren, misafirlerini ağırlayan, darda olanlara yardım eden kimse, cimri sayılmaz.) [Taberani]

-Misafir bereket getirir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Misafir rızkı ile gelir, ev halkının günahlarının affına sebep olur.) [İ.Sünni]

(Misafir, bin bereket ve bin rahmetle gelir.) [Nisâb-ül ahbâr]

-Hak Teâlânın bir hediyesi olan misafire ikram etmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allah’a ve kıyamete inanan, misafirine ikram eylesin!) [Buhari]

-İmam-ı Evzâi, (Misafire ikram, ona karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmaktır) buyurdu. Misafire ikram çok sevaptır. Misafiri nimet ve ganimet bilmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Allahü Teâlâ hayır murat ettiğine hediye olarak misafir gönderir.) [E. Nuaym]

- Her zaman misafir gelmesini arzu etmeli. Peygamber Efendimiz, (Misafir istemeyende hayır yoktur) buyurdu. (İ.Ahmed)

-Misafir gelmezse üzülmeli. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Misafir girmeyen eve, melekler de girmez.) [Şir’a]

(Misafirle yenilen yemekten sorgu-sual olmaz.) [Deylemi]

-Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

(Misafir için külfete girmeyin, misafir bundan rahatsız olur. Misafirini üzen Allahü Teâlâyı üzmüş olur.) [İbni Lâl]

- Misafire ikram ederken, herhangi bir menfaat düşünmemeli, sırf Allah rızası için hizmet ve ikram etmelidir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Garip, yatacak yer bulamayan bir misafire yardım etmek, yemek yedirmek Müslümanlar üzerine borçtur.) [İ.Asakir]

-İbrahim Aleyhisselam, misafir olarak gelen Mecusiye, (Müslüman olursan sana çok ikramda bulunurum) buyurdu. Mecusi darılıp gitti. Allahü Teâlâ, Hazret-i İbrahim’e, (Neden onu misafir etmek için dinini değiştirmeyi şart koştun? O beni tanımadığı halde, ben onun yetmiş yıldır rızkını veriyorum) buyurdu. Hazret-i İbrahim, koşup Mecusiyi buldu. (Bana misafir ol) diye ricada bulundu. Mecusi hayret etti. Hazret-i İbrahim, olayı anlattı. Mecusi, (Demek ki Allah, bana karşılıksız nimet veriyor. O halde bana İslamiyet’i öğret, Müslüman olayım) dedi. Hazret-i İbrahim ona gerekli dini bilgileri öğretti. O da kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu.

-Misafirden hizmet beklememelidir! Peygamber Efendimiz, (Misafirden hizmet beklemek, aklın noksanlığına alamettir) buyurdu. (Deylemi)

-Dini inanışı, siyasi görüşü farklı olsa da, misafiri üzecek sözler söylememelidir!

-Misafire hizmet edene büyük sevaplar vardır. Hazret-i Ömer, misafirine bizzat kendisi hizmet ederdi. Hizmet edenler mevcut iken niçin kendisinin hizmet ettiği sorulduğunda, (İçinde misafir bulunan evde, melekler ayakta durur) hadis-i şerifini nakledip, (Melekler ayakta dururken oturmaktan haya ederim) buyurdu.

-Misafire ikram etmek, güzelce ağırlamak gerekir. Misafire yedirilecek şeylerden korkmamalı, misafire ikram etmeyi ganimet bilmelidir! Atalarımız, (Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır) demişlerdir.

-Sofra misafirin önünde bulunduğu müddetçe, melekler ev sahibi için istigfar ederler.) [Taberani]

-Kişi, dostlarla yediği yemekten hesaba çekilmez.) [İ.Gazali]

-Evde bulunan şeyleri bolca ikram etmeli, misafire verilen çok yemeği israf saymamalıdır. Allah için olan şey, çok olsa da israf olmaz. Allah için olmayan şey, az olsa da israftır.

-Misafire (ye) diye üçten fazla teklif etmemeli. Hele (Allah aşkına ye) diye zorlamamalı. Böyle zorlamalar misafiri gücendirebilir.

- Hazret-i Ali, yemeğe davet edilince (Üç şartla kabul ederim. Bir şey almak için çarşıya gitmeyeceksiniz. Evinizde olanı da esirgemeyeceksiniz. Benim yüzümden çoluk çocuğunuzu da aç bırakmayacaksınız) buyurdu.

-Misafir, güler yüz, tatlı dil, hoş sohbet ister. Bunlar yapılınca memnun olur. Misafiri kapıya kadar uğurlamalıdır! Hadis-i şerifte (Misafiri 7 adım geçirene, Cehennemin 7 kapısı kapanır. 8 adım geçirene, 8 Cennet kapısı açılır ve dilediği kapıdan girer) buyuruldu. (Şir’a)

İslamiyet’in misafir ağırlamaktaki hükümler alimlerinden öğrenen Doğu ve Güneydoğulu kardeşlerimiz bu güzelliği hakkıyla yerine getiriyor. Karadenizliyim, Doğu bölgemizde yaşadığımız bu güzellikler çocukluğumda bizde de yaşatılıyordu.

Modern hayat tarzı, maalesef birçok güzelliğimizi aldığı gibi misafir ağırlama kültürünü de de unutturdu. Yaşadıklarımdan dolayı Doğu ve Güneydoğulu kardeşlerimize bakışım daha da değiştiğini belirmek isterim. Bana özümü hatırlatan Güneydoğulu kardeşlerime, kadim dostum Bümyamin Altun’a “Gellek Spas Dıkım”

Bu yazı toplam 346 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ömür Çelik Arşivi