Haberin İçinden

Geçtiğimiz günlerde Bodrum sahil kıyısında yatan 3 yaşındaki minik Aylan'ın cansız bedeni ve Macaristan'daki Kameramanın attığı çelmeyle yere yere düşen kucağındaki çocuklu Suriye'li Mülteci bir anda dünyanın gündemine oturdu.
Bu görüntüleri çeken kameraman ve fotoğrafı çeken fotoğrafcı belki yılın en iyi fotoğraf ve görüntüsünü çeken gazeteciler ödülü alacaklar.
Macaristan'da kucağındağı çocuklu mülteciye çelme takan Kameraman bu çelme ile işinden olurken, çelmeyi yiyen Suriye'li baba hayalinde bile göremeyeceği bir işe kavuştu. Bir kapı kapanınca her Zaman yeni birkapı açılır sözünün örneğinin tam yaşandığı bir olay. Akabinde Real Madrid ve Ronaldo'nun babaya kucak açması ve minik çocuğu sahaya çıkarması milyonlarca dolar ile yapılamayacak bir reklam oldu. Ve yine milyonlarca dolar harcayarak Real Madrid'in kazanamayacağı sevgi ve taraftarı kendisine kazandırdı. Bu çelme aynı anda iki insanı dünyanın tanımasına vesile oldu. Ancak biri attığı çelme ile tüm dünyadaki sağcı kesimin bile tepkisini öfkesini üzerine çekerken, çelme yiyerek çaresizce yere yığılan mülteci baba ise bir anda dünyanın sevgisini kazandı. Sosyal medyada da önemli gündem olan bu konuyla ilgili bir paylaşımda, ''
Bir gün kucağında çocuğunla sığınacak ülke ararken ayağına çelme takılmasını istemiyorsan, VATANINA ve BAYRAĞINA sahip çık'' sloganı oldukça anlamlıydı. Ülkemizin zor günlerden geçtiği bu günlerde aslında ülkemizi yönetenlere, askerine polisine ve ülkemizin en önemli kilit kuruluşlarına, ülkemizi hedefinden uzaklaştırmak, ekonomisini yere düşürüp sürünmesi ve ayağa kalkamaması için hedefe koşarken her gün bazı kişiler ve medya kuruluşları tarafından Macar bayan kameramanın attığına benzer yüzlerce binlerce çelme takılıyor veya takılmaya çalışılıyor.

Ancak kameraman bayan örneğinde olduğu gibi, geri dönüp bakarsak, o çelmeyi takan ve çelmeyi yiyen bugün nerede?
Çelmeyi yiyen ufak bir sarsıntıdan sonra yine de gideceği yoldan kalmadı ve hayallerine kavuştu. Çelmeyi takan kameraman bayan ise işini kaybetti ve nerede olduğu belirsiz. Ve bir kaç yıl sonra kimse adını bile duymak istemeyecek. Ne yazık ki ülkemizde çelme takanların sayısı artttığı gibi, çelme takanları destekleyen alkışlayan, prim veren medya ve zihniyet giderek çoğalıyor. Buna benzer engeller çelmeler takılsa, ufak sarsıntılar olsa bile, yere düşüp tekrar ayağa kalkan baba gibi kimse koşarken kimseyi çelmelerle hedefinden alıkoyamaz. Sadece hedefinden geciktirir. Çelmeyi takanlar ise kameraman gibi bir gün hiç hatırlanmayacak yok olup gidecekler.

Avrupa'nın kapılarına dayanan mültecilerin ülkelere kabul edilmesinden sonra, mültecilerin ülkeye uyumlarının en hızlı şekilde gerçekleşebilmesi için denetimli bir program şart. Aksi takdirde gelen milyonlarca yeni mülteciler başı boş bırakılırsa, bu göçmenler kendilerine kapılarını açan, farklı amaçlarla yardım eden radikal dini ve siyasi kuruluşların kucağına düşerler ya itilirler. Sayıları az da olsa bu göçmen akımıyla beraber aralarına sızan ve istismar edenler olabilir. Baştan sağlıklı yönetilemeyen ve sahipsiz bırakılacak bu göçmenler gelecekte Avrupa ülkelerinin başedemeyeceği farklı bir sorun olarak karşılarına çıkabilir. Dünyanın ne kadar küçük olduğunu mültecilerin binlerce km uzak yolları neredeyse yürüyerek, her türlü ölüm riskini göze alarak Avrupa kapılarına dayanmalarıyla görmüş olduk. Kimsenin beklemediği durum bir anda Avrupa'nın gündemini değiştirdi. Mülteci akımı kuşkusuz bazı Avrupa'daki sağ ve radikal göçmen karşıtı oluşumları güçlendirecek ve hatta hatta Pegida gibi oluşumları siyasi bir hareket haline dönüştürebilir.
Gelecek Ulusal Seçimler öncesi bazı sağ partiler Daeş terör örgütünü kasteden eli silahlı yüzü siyah maskeli resimlerle ''Onlar aramızda'' sloganıyla afişlerin seçim kampanyası yapıldığını gördüm.

Tüm vatandaşlarımızın Kurban bayramını en içten dilek ve temennilerimle kutlar, gelecek dönemlerde aynı dili konuşan halklar olarak buradaki göçmenlerin sorunları ve ortak konuları için el ele vererek ortak mücadele ve dayanışma örneği göstereceğimiz günler dilerim.