İsviçre Halkının sessizliğini tahammülsüzlüğe ve isyana dönüştürmeyelim.

İsviçre halkının kurumlarının hoşgörüsü, büyük toleransı ne yazık ki, sosyal ve siyasi ortamlarda İsviçre halkının geri durduğu sessiz kaldığı her ortam kötü ve farklı amaçlı kişilerin kendi emellerine erişebilmek için araç olarak kullanılıyor istismar ediliyor. İsviçre'deki sistemi ve eksikleri konuşabilir tartışabiliriz. Ancak ülkede yaşayan kendi halkına ve ülkesinde barındırdığı göçmenlere sunduğu bazı hakları ve özgürlükleri yok sayamayız.
İsviçre'deki doğrudan demokrasi ve demokratik haklar ne yazık ki bazı kesimlerin yaşadıkları bulundukları ülkenin sorunlarıyla ilgilenip seslerini duyurmak yerine, tamamen farklı hesap ve amaçlar doğrultusunda kullanılıyor. Son Bern'deki çirkin saldırı ve yaşanan olaylardan sonra, İsviçre medyasında günlerce yıllardır ülkede kardeşce yaşayan iki halk manşetlerde ve yorumlarda tartışma konusu edildi. Milletce yargı sandalyesine konuldugumuz bu durumdan ben gibi binlerce sağduyulu insanın rahatsız olduğunu ve hicap duyduğunu bana gelen yazı ve telefonlardan biliyorum. Yaşanan olaylardan sonra yüzlerce vatandaşımız çalıştığı işyerinde yaşadığı mahallede, Bern'de bulunmamalarına olaylarla hiç alakalarının olmamasına rağmen, İsviçre halkına hesap vermek zorunda kaldıklarını ve yaşananlardan dolayı komşularının iş arkadaşlarının medyada okudukları taraflı haberlerden sonra sorgulandıklarını belirterek isyan ettiklerini biliyorum.
İsviçre halkının bu büyük hoşgörülü sukunetli duruşu ne yazık ki istismar ediliyor. Boş bırakılan meydanlar kötü amaçlılarca dolduruluyor. Esnek yasalar kötü niyetlilerin masum insanların haklarını gasp ettikleri icin bir anda zorlaştırlıyor.
Sayıları çok az olmasına rağmen sapasağlam göçmen kökenli insanların doktor raporlarıyla aldıkları malulen emeklilik hakkından dolayı gerçek hastalar haklarını alamıyor, malulen emeklilik yasaları zorlaştırılıyor. Kuralı kendi belirlemek isteyen şiddeti savunan yine sayıları az olan ama sesleri ve medyada haberleri daha çok duyulan göçmenler yüzünden vatandaşlık yasaları zorlaşıyor. Az sayıdaki göçmenin adının geçtiği sorumsuzluğun bedelini tüm göçmenler ödüyor. İsviçre medyasında hangi çirkin olayla adı anılırsa anılsın, Türkiye'nin neresinden gelirse gelsin,olaya karışan adı faili Türk olarak geçen her haberden sonra ülkeye en iyi şekilde entegre olmuş ama sesi çok duyulmayan her vatandaş, benim gibi yolda karşılaştığı İsviçre'li tarafından ters ters bakışlara maruz kalabiliyor. Komşusuna iş arkadaşına hesap vermek zorunda bırakılıyor. Bir veya kendini bilmez bir kaç kişinin yaptığı ne yazık ki sadece o kişiyi veya kişileri bağlamıyor. Siyasi partiler tarafından ve İsviçre medyasında topluca aynı pasaportu taşıyan millet olarak hepimiz sanık koltuğuna oturtuluyor yargılanıyoruz.
Hatta hatta son Bern olaylarından sonra tüm ülkedeki göçmenlerin konumu tartışılmaya başlandı. Sağduyulu kimsenin tasvip etmedigi bu gibi olaylar sadece yabancı düşmanlığı besleyen siyasi parti ve oluşumları güçlendiriyor. Yaklaşık bir ay sonra Ulusal seçimler gerçekleşecek. Şayet elinde sopalı adamların resmiyle Halk Partisi SVP afişler bastırıp panolarla göçmenleri hedef alır seçim öncesi İsviçreli seçmene korku verip oy isterse şaşırmayın. Günlerce medyada haber olmamızdan sonra olaylarda
kim kaybetti kim kazançlı çıktı bunun muhasebesi iyi yapılmalı. Her hafta Zürih veya Bern'de elinde kendi savunduğu ideoloji doğrultusunda afişlerle sloganlarla yürüyüşler yaparken kimse seni kendisi gibi düşünmediği için yargılamıyor, demokrasi ve özgürlük hakkını engellemiyor, kural ve kanunlara saygılı davranıyorsa, kendin gibi düşünmeyen hiç bir kurum veya oluşumun aynı demokratik haktan yararlanarak düzenlediği gösteriyi veya mitingi kimsenin engelleme hakkı olmamalı. Bir tarafta yürüyüşte özgürlükten demokrasiden şikayet edip, diğer tarafta kendin gibi düşünmediği için bu oluşuma katılan veya destekleyenleri kovalar, elinde taş ve sopalarla saldırır insanların demokratik hakkını gasp edersen bunun asla demokrasi ve özgürlük haklarında yeri olamaz. Aynı ülkenin aynı dilini konuşan insanlar olarak göçmen karşıtı oluşumlara ortak sorunlarınıza karşı hep bir olalım deniliyor. Ancak bu gibi olaylardan sonra Türk vatandaşlarının büyük çoğunluğu, bu olayları destekleyen siyasi partileri hedef tahtasına koydu ve sosyal medyada bu siyasi partilere asla oy vermeyin çağrısı yapmaya başladı. Burada farklı yörelerden gelen vatandaşlarımızın işlettiği mekanlarda hiç bir etnik ayrım olmaksızın alışverişler yapılıyor. Mekanlarda yemekler yeniliyor. Eğlence yerlerinde görüş ayrımı olmaksızın insanlarımızın huzur ve kardeşlik içinde eğleniyor. Bazı apartmanlarda Türkiye'nin farklı yörelerinden gelen vatandaşlarla barış içinde dostca yaşıyoruz. Bu kardeşliği ve dostluğu bundan önce en ufak leke getirmeden koruyup ülke insanımıza ve kültürümuze yakışır şekilde örnek olduysak, bundan sonraki yıllarda da kardeş ve dostluğumuza leke getirecek her türlü şiddet ve kabalıktan sakınalım. Geniş hoşgörüye sahip İsviçre halkının ve kurumlarının hepimize bir gün lazım olabilecek demokratik haklarını ayaklar altına alıp, halkın tahammülünü tahammülsüzlüğe dönüştürmeyelim. Sayısı az olan kökeni göçmen olanların sorumsuzca davranışlarıyla kendi elimizle yabancı düşmanlığını körükleyip besleyip, daha sonra hep birlikte yabancı düşmanlığına karşı olalım telllalığı yapmayalım. Aksi takdirde büyük sessizliğin sesi ve tepkileri bir gün sel gibi bir haykırışa ve göçmen karşıtı bir isyana, yeni yasaklara ve zorlaşan yasalara dönüşebilir.

Tüm vatandaşlarımızın Kurban bayramını en içten dilek ve temennilerimle kutlar, gelecek dönemlerde aynı dili konuşan halklar olarak buradaki göçmenlerin sorunları ve ortak konuları için el ele vererek ortak mücadele ve dayanışma örneği göstereceğimiz günler dilerim.

Bu yazı toplam 168 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cemil Baysal Arşivi