Hangi parti ve adayına oy vermeli?
20 Ekim'de İsviçre'de ulusal seçimler gerçekleşecek. Bununla ilgili bugüne kadar pek çok yazı yazdım. Benzer sözleri yeniden yazmak istemiyorum. 20'den fazla Türkiye uyruklu İsviçreli aday ile tek tek mülakat yapmamız imkansızdı. Ancak seçim öncesi tarafsız kalarak ülkenin en büyük 5 siyasi partisiyle mülakat yaparak, iki ülke ilişkilerine bakışlarını ve göçmen politikaları hakkındaki görüşlerini aktarmaya partileri daha iyi tanımanıza yardımcı olmaya çalıştık.
Bu ay karşılaştığım İsviçre vatandaşlığı bulunan Türk vatandaşlarımız sıkca sordu. Son baskımızdan sonra da beni telefonla arayıp ya da mail yazarak soranlar oldu.
Gelen sorular genellikle şöyle:
Haberini yaptığın adayın ismi Türk ismi. Bu kişi Türk mü ve nasıl birisi?
Sizin gazetenizde reklam afişi olan kişi nasıl birisi?
Şu aday bizden mi diğeri ötekilerden mi?
Bir kere şunu netleştirelim. Biz şiddet ve töröre karşı olduğumuz gibi ötekileştirici her türlü zihniyete de karşıyız. Şiddet ve terör kimden gelirse gelsin her türlüsüne karşıyız. Ülkemizi ne kadar seviyorsak, yaşadığımız ülkeyi de o kadar seviyor saygı duyuyoruz. Siz ya da biz, onlar ya da biz, biz ve ötekiler gibi kavramlardan uzak durmalıyız. Bu ülkede yaşayan tüm göçmenlerin ortak sorunları aynı. Türkiye'den İsviçre'ye gelen, aynı toprağın aynı kültürün aynı dili konuşan sağ veya sol görüşlü tüm göçmenlerin ortak sorunları aynı. Çocuklarının gelecek kaygıları
eğitim ve günlük hayatlarındaki ayrımcılık ve sosyal sorunları ortak ve aynı. Adı ister Ahmet ister Mehmet ister Ayşe ister Alex ister Hans olsun. Bizler artık bu sorunlara çözüm önerisi sunan, bizim sorunlarımıza yaklaşım gösteren aday ve siyasi partilere oy verip destekleyeceğiz. Birilerinin güdümüyle siyaset yapan, yılın 365 gününün 360 günü Türkiye gündemiyle meşgul olan ve şer odaklarının kuyusuna su taşıyıp basın sözcülüğüne soyunan adaylara, Türkiye-İsviçre ekonomik ve siyasi ilişkilere katkı bulunmak yerine sekteye uğratmak ve sürekli yaptırım çağırıları yapan bayrak taşıyısı partilere ve adaylarına değil.
Adı Türk olması oy verilir anlamına gelmez
Bunun ötesinde bir de seçmenleri kandıran Türkiye uyruklu İsviçreli adaylar var. İsmi Türk olma avantajıyla kendi emellerini baştan kamufle eden, seçimlerden önce İsviçre vatandaşlığı bulunan Türk seçmenlere ''Hepimiz aynı toprağın insanlarıyız. Hepimiz göçmeniz. Irkcılığa karşıyız. Hepimizin ortak sorunları aynı. Bunların farkındayım. Seçilirsem öncelikle tek hedefim İsviçre'de siyaset yapmak ve bu ülkede yaşayan göçmenlerin ortak sorunlarına çözümler sunmak olacaktır'' diyerek masal anlatan siyasetciler var. Bunlar sadece kendi ülkesinden aynı dili konuştuğu oylarını istediği seçmenleri kandırmıyor. İsviçre halkına da seçimlerden önce yaşadıkları kantonun sıkıntılarıyla ilgili sorunları çözeceklerini vaat ediyorlar. Siyaseti amaç değil sadece araç olarak kullandıklarını açıkca söylemiyorlar.
Seçilince beyinlerine KAYYUM atanıyor
Seçimlerin sona ermesiyle birlikte bir bakıyorsun. Bu adaylardan bazıları her Türkiye karşıtı sokak eyleminde en ön safta yürüyor. Sosyal medya hesabından her iki paylaşımından birisinde Türkiye'ye ve yöneticilerine sövüyor. Türkiye'deki demokrasi ve yargıyı eleştiriyor. Basında sürekli Türkiye'yi eleştirip kara propaganda yapıyor.
Arkadaşım sana ''Sen bu ülkede mi yoksa Türkiye'de mi adaysın ve nerede siyaset yapıyorsun?'' diye sormazlar mı?
Kendi kişisel egolarını tatmin edemeyen bu tür adaylar, hızını alamayıp kendi partisini ve partisindeki siyaset yapan İsviçreli ve diğer ülkeli vekileri de bu oyuna alet ediyorlar. Bakıyorum bunların da Parlamento'daki her 3 önergesinden birisi Türkiye içerikli.
Ne yazık ki yıllarca ''Biz göçmen ve azınlık partisiyiz'' diyerek oylarını istedikleri göçmenleri kandıran 1-2 siyasi parti iyice o çizgisinden saptı. Siyaseti amaç değil araç olarak kullanan bu adaylar partileri de kullanmaya devam ediyor.
Türkiye dışındaki hiç bir ülkenin iç siyasetine karışmayan ve tek bir demeç veremeyen bu siyasetciler ve o partiler, nedense Türkiye konulu konferanslar, soru önergeleri sunuyor ve sadece Türkiye'deki olaylarla ilgili kınamalar yayımlıyor. Aynı siyasetci ve siyasi partiler bugüne kadar ne Mısır, ne İsrail ne de başka bir ülkedeki şiddet olayları ve Türkiye'deki terör örgütlerinin tek bir şiddet eylemini ne kınadı ne de silahları durdurun çağrısı yaptı.
Bu nedenle her seçmen lütfen oy verdiği Türk isimli adayı kendisi iyi araştırsın. Telefon açıp o adaya sorular yöneltsin. Türkiye uyruklu çok dürüst güzel aday arkadaşlarımız da var. Siyaseti araç olarak değil amaç olarak yapma niyeti olanları araştırın. Adayları tanımıyorsanız tanıyanlara sorsun. Artık bulunduğu ülkelerin yerel ve ulusal meclislerine, geldiği ülkeye sövmek hakaret etmek için siyaset yapanlara seyirci kalma ve prim verme dönemi sona erdi. Türk Toplumunun oy gücünü hafife alan ve siyaset arenasını kendi egosu, çıkarları ve akıl hocalarının talimatları için kullanan bu tür siyasetci ve siyasi partilere artık Türk Toplumu ödüllendirmemeli.
Kimse ne yerel meclislerde ne de ulusal mecliste Türkiye uyruklu adayların sadece Türkiye'yi savunmalarını ve Türkiye için siyaset yapmalarını hatta Türk bayrağı sallamalarını beklemiyor.
Bunu yapan her siyasetciyi de ben eleştiririm. Türkiye karşıtı her eylemde de en ön safta bayrak taşıyıcı olmalarını da istemiyor. İsviçreli seçmeni kandırmalarını da...
Türklerin ve Göçmenlerin hangi sorunları olduğunu bilmiyorsanız HATIRLATAYIM!
İsviçre'deki tüm sorunları hallettiniz ve yapacak bir işiniz kalmadı da Türkiye'nin iç siyasetine ayar vermeye kalkıyor, partinizi de bunu alet edip Türkiye'den siyasetcileri ve Türkiye'ye söven akademisyeleri buraya getirip toplantılar düzenlenmesine aracı oluyorsanız size İsviçre'deki göçmenlerin kemikleşmiş bazı sorunlarının olduğunu hatırlatayım:
-Göçmenlerin kimlik arayışları
-Kuşaklararası farklılaşmalar açısından kimlik sorunları
-Türk ve yabancı uyruklu çocukların meslek yeri bulamaması ve ayrımcılığa mağruz kalmaları
-Kiralık ev ararken adından ve inancından dolayı ayrımcılığa maruz kalmaları
-Kalifiye olmalarına rağmen yabancı olduklarından dolayı iş başvurularında ırkcılığa maruz kalmaları
-Yıllarca yaşadıkları ülkede vergisini ödeyen göçmenlerin Seçme-Seçilme Hakkının Tanımaması
-Vatandaşlık başvurularında ayrımcılık
-Eğitim sorunu
- Din Eğitimi ve Din Dersleri Sorunu
-İslamafobi ve Ayrımcılık
Türk Toplumu artık göçmenlerin yukarıda saydığım giderek büyüyen bu sorunlarına çözüm bulacak, İsviçre kamuoyuna ve siyasi partilerde bu sorunlara köprü olacak ve onlara rehberlik edecek gerçek adaylar istiyor. Türkiye'nin altını oymaya çalışan şer odaklarının kuyusuna su taşıyan, siyaseti amaç olarak değil araç olarak yapan bir çuval dolusu gereksiz KUKLA (Marionette) siyasetci var zaten. Ya da baştan amacınızın ne olduğunu açıkca belirtin ve kimseyi kandırmayın.
Özü ve Sözü bir olanı destekliyorum
Oy kullanma hakkına sahip İsviçre vatandaşlığına sahip Türkler Türkiye uyruklu bu adaylardan ülkedeki göçmenler adına siyaset yapmalarını, işssizlik, vize, oturum, sosyal ve günlük yaşamlarındaki iş, eğitim ve dil gibi entegrasyona yönelik ortak sorunlarına çözüm getirmeleri ve kurumlar arasında elçi olmalarını sorunlarına rehberlik yapmalarını bekliyor.
İster Türk, ister Kürt, Çerkez veya Alevi olsun. Bizim birbirimizle sorumuz yok. Birbirimize düşürmek isteyenlerle sorumuz var. Teröre ve şiddete karşı olup demokrasiyi barışı savunan herkesle kardeşiz. İçinde geldiği ülkesine sevgi ve saygısını barındıran, barışı ve demokrasiyi savunan ve amacı sadece burada yaşadığı ülkeye siyasetle hizmet etmek ve göçmenlerin sorunlarına elçilik rehberlik yapmak olan, Türkiye'deki etnik ve siyasi günlük konuları ve sorunları buraya taşımayan, siyaseti araç değil amaç olarak gören ÖZÜ ve SÖZÜ bir olan her adayı destekliyorum ve başarılar diliyorum.
Haberin içinden
Cemil Baysal
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.