ULU SULTAN ABDÜLHAMİD HAN.. VE FRESKO'NUN VEFÂSI..
FACEBOOK, 10 ŞUBAT 2015 TARİHİNDE YAZDIĞIMIZ BİR YAZIYI HATIRLATMIŞ..
İYİ DE ETMİŞ..
ULU SULTAN ABDÜLHAMİD HAN.. VE FRESKO'NUN VEFÂSI..
Bugün 10 Şubat 2015..
Sultan 2. Abdülhamid Han’ın 97. ölüm yıldönümü..
Ulu padişah, 22 Eylül 1842 tarihinde dünyaya teşrif etti.. Ölümü ise 10 Şubat 1918 tarihinde oldu..
Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han Hazretleri vatanını milletini çok seven bir padişahtı..
Ancak; entrikacılığı ve dalavereciliği yaşam biçimi yapmış bir grubun tetikçileri tarafından tahttan indirildi.. Ardından da, Osmanlı Devletinin iki yakası bir araya gelmedi..
Ellerinde Şeyhülislâm Ziyaeddin Efendi’nin fetvası olan ve kendilerini özgürlük mücahitleri olarak tanımlayan ancak resmen vatana ihanet eden çetenin mensupları, 27 Nisan 1909 tarihinde Yıldız Sarayı’na girerler ve Halife-i Rûi Zemin olan Padişaha, tamamı uydurma olan “millet sizi istemiyor” zırvasının ardından “hâl edildiğini” söylerler.. Bu hâl edilme hikayesi de oldukça ibretli ve acıklıdır..
Heyette bulunan kişiler, yukarıda belirttiğimiz gibi aziz milletimizin içini acıtacak cinstendir..
Ermeni Aram..
Selânik Mebusu ve Makedonya Locasına kayıtlı 33. derece bir mason olan Yahudi Emmanuel Karasso.. Draç Mebusu ve ayni zamanda Jandarma Mirlivası(Tuğgeneral) Arnavut Esat Toptani..
Ve Bahriye Feriki(Koramiral) Boşnak Arif Hikmet Paşa..
Tabi Sultan Abdülhamid’in hâl edilmesi olayında, yediği ekmeğe ihanet eden kişiler müessir oldu olmasına, ama Osmanlı tebasında aziz milletimize vefâ gösteren kendilerini bizzat Osmanlı sayan Yahudi’ler, Ermeni’ler ve Rum’lar da vardı.. Esat Toptani belki Arnavut asıllıydı ama Abdülhamit Han’ın, saray muhafızlarının arasında Türklerin yanı sıra Arnavutlar’dan, Gürcü’lerden, Arap’lardan, Boşnak’lardan ve daha başka milletlere mensup askerlerin de olduğu tarih kitaplarında yazılıdır.. Kısacası; mutlaka ve elbette, herkes ayni değildir ve de herkes yemek yediği tabağa ihanet etmez..
Mesela, sırası da gelmişken bunlardan birinden, vefâlı bir Yahudi’den bahsedeyim size..
Abdülhamit Han Hazretleri, ince ruhlu, zarif bir kişiydi.. Güzel sanatların çoğunda olduğu gibi, marangozlukta da ustaydı..
Kendi elleriyle, dillere destan bir koltuk yapmıştı.. Yapımında, anayurdu Hindistan olan abanoz ağacını kullanmıştı..
Kaplamasında kullandığı kumaş has ipekti.. Kumaş, devrin büyük adamlarına ipek halılar üreten Hereke tezgahlarında dokundu.. Koltuğun ortasında ise Sultan Abdülhamit’in bizzat işleyerek attığı imzası bulunuyordu..
Sultan, tahttan uzaklaştırılması esnasında, bu nadide eseri Yıldız Sarayı’ndaki sadık adamlarından Mali Müşaviri Fresko Efendi’ye saklaması için emanet eder.. Ondan da oğlu Aseo’ya intikâl olur..
Koltuğun daha sonraki hikâyesini Fresko’nun yıllarını Paris’de geçirmiş oğlu Aseo’dan dinleyelim..
Babam son günleri yaklaştığında bana şöyle dedi; “oğlum, bu koltuk dünyanın en asil milletinin padişahı tarafından bana emanet edilen bir kıymetli eserdir.. Bunu sakın satma!.. Sana dünyaları da bağışlasalar kimseye verme!.. Ben öldükten sonra git, Türk Büyükelçiliğine teslim et!..”
Babasının bu ricasını emir telâkki eden Aseo, I980’li yılların başında koltuğu Paris’teki Türk Büyükelçiliğine verir..
Büyükelçilik de o koltuğu Türkiye'ye gönderir..
Evet, Musevi Fresko, efendisinin bu aziz hatırasına ihanet etmemiştir..
Oğlu Aseo’da bu emaneti çarçur edip babasının kemiklerini sızlatmamıştır..
Bu koltuğun şimdilerde Beylerbeyi Sarayında olduğu sanılmaktadır..
Netice-i kelam;
Sultan Abdülhamid Han Aleyhirrahmeti Vel Gufran Hazretleri, Memâliki Osmaniye’de, Türk, Kürt, Boşnak, Çerkez, Arap, Arnavut, Lâz, Gürcü, Yahudi, Ermeni, Rum, Çingene, diye hiçbir milleti ayırmayan, herkesi Allah’ın kulu olarak gören ve kabul eden kâmil bir insan ve iyi bir Müslümandı..
Onun adaletli yönetimi, verdiğimiz misalde olduğu gibi Fresko’ları ve Fresko gibi daha nicelerini ortaya çıkarmıştır..
Sultan Abdülhamid Han’a Mevla Teala rahmet eylesin..
Mekanı cennet olsun..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.