Sevgili Okuyucular,
İnsanlığın barış ve esenliğini temin etmek dinin temel esaslarındandır. Zira İslam kelimesinin bir anlamı da barıştır. Dinimiz savaşı ancak vatanın ve milletin mukadderatına yönelmiş tehlikelere karşı mukaddes bir vazife sayar. “ Hazır ol cenge, ister isen sulh-u salah” sözü bu hakikatin ifadesidir. Milletimizde vatan sevgisi, onun engin imanının bir yansımasıdır.
Bizim kültürümüzde “ ölürsem şehit kalırsam gazi” anlayışı her gencimizin vazgeçilmez parolasıdır.
Ölümlerin en güzeli ve en şereflisi şehit olarak ölmektir. Sevgili Peygamberimiz “ Sizden biriniz karınca ısırdığı zaman ne kadar acı duyarsa şehit olan kimse de ölüm acısını ancak o kadar duyar” buyurarak şehitlerin ölüm acısını bile duymayacaklarını bildirmiştir.
Ecdadımız İstiklal Harbini bu şehitlik ve gazilik ruhu ile kazanmıştır. Büyük şairimiz Yahya Kemal milletimizin Kurtuluş Savaşındaki duygularını şöyle dile getirir.
Şu kopan fırtına Türk Ordusudur Ya Rabbi
Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi
Ta ki yükselsin ezanlarda müeyyed namın
Galip et, çünkü son ordusudur İslam’ın
Sevgili Peygamberimiz : “ Üç şey kimde bulunursa onun yapacağı amel kendisine fayda vermez: Allah’a şirk koşmak, ana-babaya asi olmak ve askerlikten harpten-kaçmak” buyurmuşlardır. Vatan borcu olan askerlik görevini bir takım bahanelerle savsaklamak, kendini hasta göstermek, manen suçtur. Dünyadaki cezası bir tarafa, onlar Allah katında da büyük günahkârdırlar. Böylelerine Allah rahmet etmez, Peygamberimiz şefaatçi olmaz.
Vatan hizmetine seve seve koşanların dünya ve ahiretteki değerleri pek yüce olur. Çünkü onlar hem yüce Allah’ın hoşnutluğuna, hem de Sevgili Peygamberimiz’ in şefaatine nail olurlar. Hz. Peygamber “ Allah yolunda ayağı tozlanan kimseye cehennem ateşi dokunmaz”buyurmuştur.
Yılmam ölümden, yaradan askerim
Orduma gazi dedi Peygamberim
Bir dileğim var ölürüm isterim
Yurduma tek düşman ayak basmasın
Âmin desin hep birden yiğitler
Allahu Ekber, gökten şehitler
Amîn, Amîn Allahu Ekber
(M.Akif)
Atalarımız, 18 Mart 1915’de tek vücut haline gelerek “ Çanakkale geçilmez” dedirten, eşsiz destanı yazmışlardır. Çanakkale’de şahlanan ruh, milletimizin mayasını oluşturan ruhtur. Bu ruh, dinin, vatanın, namusun, bayrağın kısaca bizi biz yapan değerlerin en zor şartlarda bile feda edilemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.
Kanının rengini bayrağına vermiş, aziz canını vatanı uğruna feda etmiş olan şehitlerimiz; bu yüce değerlerin korunmasını, savunulmasını ve ilelebet yaşatılmasını bizlere emanet etmişlerdir. Bu itibarla onları gönüllerimizde yaşatarak, emanetlerine ne pahasına olursa olsun sadık kalmalıyız.
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
Bir hilal uğruna, Yarab ne güneşler batıyor
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
(M.Akif)
Atalarımız, her karışı kanla yoğrulmuş kutsal vatan topraklarının savunması, namus şeref ve mukaddesatımızın korunması için Malazgirt’te, Mohaç’ta Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar’da ve daha nice yerlerde canlarını vermişler, şahadet şerbetini içmişlerdir. Fani için erişilebilecek rütbelerin en yükseği şehitliktir..
Gök kubbenin altında yatar, al kan içinde
Ey yolcu, şu topraklar için can veren erler
Hakkın bu veli kulları taş türbeye sığmaz
Gufrana bürünmüş, yalnız Fatiha ister.
Bu vesile ile , Çanakkale’de ve diğer yerlerde ülkemiz ve vatanımız için canını hiçe sayan şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizi şükran ve minnetle anıyorum.