Hayat, ince hesaplarla dolu bir teraziden ibaret. Bazı borçlar cüzdana sığar, bazıları ise yüreğe… Ama ne hikmetse, bizi asıl yük eden, yürektekileri unutmamız olur. Birine borçlu olduğumuzda sadece para değil, bazen bir teşekkür, bazen bir yardım eli ya da içten bir vefa borcuyla yükleniriz. Yeri gelir, bir arkadaşımıza verdiğimiz sözün, bir aile büyüğüne gösterdiğimiz saygının, küçük bir jestin altına imza atarız. Peki, bu borçları unutup kendi yolumuza devam ettiğimizde, gerçekten özgür mü oluruz, yoksa ardımızda bir şeyleri eksik mi bırakırız?
Günümüzde, “Bana ne?” demek o kadar kolaylaştı ki… Herkesin kendi yolunda yürüdüğü bu çağda, kimse durup birine “Senin için ne yapabilirim?” diye sormuyor. Bu vurdumduymazlık, cesaret kılıfına bürünmüş gibi görünse de aslında kalbimizi ağırlaştıran bir yük değil mi? Arkadaşımızdan aldığımız güveni geri ödemeden, ailemize verdiğimiz sözleri unutarak, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek kolay; ama ya geride kalanlar?
Unutmak karşı tarafa unutturur mu gerçekten? Belki biz unuturuz ama borçlu olduğumuz kişi unutmaz, o içindeki kırgınlığı taşımaya devam eder. Biz bir selamı esirgediğimizde, bir hatırayı görmezden geldiğimizde, o diğer tarafın kalbine bir çizik atar. Zamanla silindiğini sandığımız bu çizikler, aslında ilişkilerin görünmez yaralarıdır. Üzerine sünger çektiğimiz her borç, aslında bir başkasının gecelerini uykusuz, yüreğini huzursuz yapar.
Ve belki de en önemlisi, kul hakkıyla bir hayatı bitirmenin bize ne kazandırıp ne kaybettireceğini düşünmemek… İnsanın bu sorudan kaçması, kendine sormaya cesaret edememesi değil midir? Gerçekten, borçlarla dolu bir ömrün sonunda neyi kazanmış oluruz? Huzur mu, pişmanlık mı? Yaptıklarımızı, ardımızda bıraktıklarımızı sorgulamadan yaşamak, günü kurtarabilir belki; ama ya yarın? Hakkı yenenin, kalbi kırılanın hesabı bir gün bize dönüp gelmez mi?
Bir gün geldiğinde, kendimize şu soruları sorabilecek miyiz: Kime ne borçlu kaldım?
Unuttuklarım gerçekten unuttu mu beni? Ve en önemlisi, ardımda bırakıp gittiğim yaralar bir gün karşıma çıkarsa, nasıl cevap vereceğim?
Peki, sen bu soruları sormaya, aynadaki senle yüzleşmeye hazır mısın?
Muhabbetle…