Gürsel Demirok köşe yazısı POST' un Temmuz sayısında yayınlanan "Elisabeth Weber- Belling Ankara'da" başlıklı yazımda, Elisabeth'in Ankara'daki görüşmemizde, Nazi Almanya'sından kaçarak Türkiye'ye sığınan Alman aydınları üzerinde bir belgesel filmin hazırlanmakta olduğunu, bu çerçevede kendisi ile de bazı çekimler yapıldığını söylediğini yazmış, belgesel film çalışmasının ilgimi çektiğine işaret etmiştim. Elisabeth Almanya'ya döndükten sonra yardımıyla Köln'de yaşayan söz konusu belgesel film çalışmasının yönetmeni Eren Önsöz'e ulaştım. Eren Önsöz, 1972 Kayseri doğumlu, 1977 de Almanya'ya göç etmişler. Düsseldörf ve Roma'daki öğreniminden sonra radyo ve tv için 1997'de serbest gazeteci olarak çalışmaya başlamış. Daha önce de, Köln Medya Sanatları Yüksek Okulu'nda diploma filmi olarak, Türk -Alman ilişkilerinin 500 yılı aşan geçmişi hakkında "Import-Export/ Türk-Alman Geçmişine Yolculuk"" adlı bir belgesel film hazırlamış. Belgeselde, tarihte Almanya'nın Osmanlı İmparatorluğu'ndan ne denli etkilendiği konu ediliyor ve yüzyıllara dayanan yoğun kültürel alışverişe dikkat çekiliyormuş. Önsöz, belgesel filmde Nazilerden kaçan ve İstanbul ve Ankara'da yaşayan Alman siyasi göçmenlerin de izini sürmüş. Bu çerçevede, daha ileriki yıllarda Berlin Belediye Başkanı olan en önemli siyasi sürgünlerden olan, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (1939-1946) şehircilik ve belediyecilik dalında öğretim üyeliği yapan, bu alanlarda Türkçe eserleri olan, Prof. Dr. Ernst Reuter'in oğlu Edzard Reuter ve dönemin diğer tanıklarıyla konuşmuş. Eren "Bu insanların anlattıkları, Alman kamuoyunda egemen olan geri kalmış Türkiye imgesini yalanlıyor. Yaptığım filmde bu kadar çok Alman'ın Türkiye hakkında olumlu şeyler söylemesi çok önemli. Çünkü Almanlar, bir gerçeği böylece Almanların ağzından öğrenmiş oluyorlar," Diyor. Eren Önsöz, bu belgeselinde, Türkiye'ye sığınan Alman aydınlara ilişkin güzel ve Almanya'da bilinmeyen bir konuyu keşfettiğini, konunun büyük ilgi gördüğünü, Ankara da büyümüş olan Edzard Reuter'in de, Alman -Türk ilişkilerinde bu konunun önemini vurguladığını söylüyor. Önsöz, yeni projesi ile ilgili yoğun çalışmaları sonucu bazı Alman siyasi göçmen ailelerine ulaşmış ,çekim için bir prodüksiyon şirketi ile anlaşmış ve projesine maddi destek bulmuş. Projenin ismi "Haymatloz - Exil in der Türkei" . 90 dakikalık bir sinema belgeseli olacak. Önsöz, Türkiye'ye sığınanlar arasında belirlediği beş ünlü bilim adamının çocukları veya torunlarını belgeseli için seçmiş. Evlerinde (Almanya ve İsviçre) ekip ile çekimler yapmış. Ardından çekimleri İstanbul ve Ankara'da sürdürmüş. Eren Önsöz "Babalarının iş yerlerinde, oturduğu semtlerde, özledikleri yerlerde çekimler yaptım. İlginç olan: hepsi ya Türkçe konuşuyor ya da Türkiye ile iş bağlantıları veya ziyaret ettiği arkadaşları var. Onlarla beraber şu soruyu takip ettim: "Bugünkü Türkiye'de babalarınızdan kalan miras halâ canlı mı?" diyor. Eren Önsöz'ün çok önemli bir çalışmaya imza atacağı görülüyor. Başarılı olacağına inanıyorum. Hazırlamakta olduğu belgesel film sadece Almanların değil bizim yakın tarihimizle de ilgili . Eren Önsöz, film yönetmeni olarak Türkiye ile Almanya arasında tarihteki yakın bağlara dikkat çekerek, bu ülkede Türkiye'ye yönelik olumsuz algıları, önyargıları değiştirmek için uğraş veriyor. Önsöz, belgeseli hazırlarken Nazilerden kaçarak Türkiye'ye sığınan beş Alman aydının çocuklarına, torunlarına ulaşmış. Oysa o tarihlerde Türkiye'ye sığınan Alman aydınların sayısı bine ulaşıyor. Bu değerli kişilerin çocukları, torunları neredeler, onlara nasıl ulaşılabilir? Babalarının Türkiye'ye nasıl siyasi sığınmada bulundukları ve Türkiye'de yaşadıklarına ilişkin anıları neler? Türkiye'ye karşı duydu ve düşünceleri nasıl? Türkiye ile halâ bağlantıları var mı? Dünkü ve bugünkü Türkiye'yi nasıl değerlendiriyorlar? Eren'in belgesel filmini ilk adım olarak kabul ederek, önümüzdeki süreçte yeni belgesellerin hazırlanarak, bu sorulara yanıt aranabilir. Böyle bir projeye iki ülkenin yanı sıra, Avrupa Birliği de maddi destek verebilir. Keza, yakın ilgi ve desteği hak eden Eren Önsöz'ün belgesellerinin de iki ülke TV kanallarında gösterilmeleri teşvik edilebilir. Bu şekilde iki ülke ilişkilerinin tarihçesi hakkında pek bilgili olmayan iki ülke halklarının, birbirlerini daha iyi tanımalarına, anlamalarına katkı sağlanabilir.