Bu yıl izinde hediyelik bir kaç aksesuar almak için girdiğim zücaciye dükkanında gözüme fillerden yapılmış, duvara asılabilir, sözde süs eşyaları gördüm. Daha sonra bir iş adamı arkadaşımı ziyarete gittim ve vitrininde küçükten büyüğe doğru sıralınmış filler gördüm. Bir başka bir yerde de fillerin karın bölümüne nazar boncuğu yerleştirildiğini fark ettim. Bu filler biraz daha bizim geleneklere benzetilerek pazarlanması rahat hale getirilmişti.
Bindiğim taksinin dikiz aynasına asılı filleri gördüğüm zaman artık dayanamadım ve şoföre sordum, “Bu filler ne anlama geliyor. Eskiden yoktu şimdi birçok yerde filler dolaşıyor. Bunun Budist inancının sembolü olduğunu biliyor musun?” Bir eli camdan dışarıda koltuğunda iğreti oturan taksi şoförü sağ eliyle aynada asılı olan fil sürüsünü söktüğü gibi camdan dışarıya atarak, "Abi ne diyorsun? Biz ekmek teknemizde Budistlerin kutsallarını mı taşıyoruz?” diyerek hayretini dile getirdi. Fil figürlü metal veya porselen biblolar son 10 yıldır hayatınıza girdi. Ortalık fillerden geçilmiyor. Fil furyası konusuna devam edeceğim, ama önce isterseniz size çölde binek hayvanı olarak kullanılan eşeğin sitemini anlatıyım.
Malumunuz çöl, kızgın kumların olduğu, hava sıcaklığının 50 dereceleri aştığı, kum fırtınalarının bolca olduğu coğrafik bir alandır. Çölde seyahat için bu şartlar göz önünde bulundurularak hareket edilir. Çölde susuzluğa dayanıklı binek hayvanı tedarik edilir. Bedevinin biri ise çölü eşeğiyle geçmek ister. Eşek çölde bir hayli zorlanır. Yolda karşılaştıkları bir kervanda develeri gören eşek sahibine sorar, “Şu hayvan nasıl bir hayvandır?” Sahibi, “Ona deve derler.” Eşek, “Sırtındaki yükseklikler nedir?” diye sual edince sahibi, “Onlar çölde uzun zaman susuzluğunu gidermesi için yedek su deposudur.”
“Ayakları niye uzun?” diye soran eşeğe sahibi, “Çöl kumlardan oluştuğu için ayakları kumlara batmaması içindir” cevabını verir. “Peki, kirpikleri niye bu kadar uzun?” deyince Bedevi, “Çölde kum fırtınası olur. Gözlerine kum tanecikleri girmemesi için" der. Eşek de, “Yaratan bu hayvanı çöl için yarattı da beni bu çölde niye kullanıyorsunuz?” diye sitem eder.
Şimdi de fil konusuna dönelim. Uzakdoğu’da gezmediğim ülke sayısı çok azdır. Uzakdoğu kültüründe dini inanışlarında yani Budist inanışı da dâhil birçok Asya kültüründe fillerin kutsallığına ve Buda’nın hazinelerinden biri olduğuna inanılırken diğer kültürlerde de kutsal kabul edilmese bile harikulade oldukları düşünülür. Budist inancına göre filler asalet, sadakat, iyi talih, uğur, zeka, uzun ömürlülük, güç, dayanıklılık, başarı, cinsel kudret, bilgelik ve irfan gibi hasletleri temsil ettiğine inanılır. Yani bizimle bir alakası yoktur.
Peki, bizimle alakası olmayan bu fillerin bizim coğrafyamızda işi nedir? Kim bu filleri bizim kültürümüze sokmaya çalışıyor. Bir kaç kuruş para kazanacağız diye elin fillerini veya başkalarının dini sembollerini bizim evimize kadar sokmanın nasıl bir sorumluluk taşıdığı bilinmiyor mu?
Bizim kültürümüzde “nazar boncuğu" kullanılır. Bunun ise hem dinimizde hem de kültürümüzde yeri bulunmaktadır. Din kültürümüzde “Nazar boncuğu, bizzat kendisi nazarı önlemez. Nazarı önleyen Allah-u Teâlâ’dır. Bakan kimse, önce bunları görünce, gözlerinden çıkan zararlı şualar bunlara isabet eder. Böylece, nazar boncuğunu takan kimse kötü nazarlardan korunmuş olur” denilmektedir.
Lakin fil veya fil sürüsünün ne din kültürümüzde ne de milli kültürümüzde yeri yoktur. Buna rağmen ülkemizi fillerin basması çok garibime gitti. Demek ki ticaret yapmak için sırf paranın yeterli olduğunu zannedenlerin, her şeyin para olmadığının bilmeleri lazımdır. Sırf para kazanmayı gaye edinirseniz Budistlerin kutsal saydığı filleri Anadolu Türküne süs eşyası veya aksesuar olarak sunar ve büyük bir mesuliyet altına girmiş olursunuz. Eşeğin sitem ettiği gibi, eğer deve çöl ikliminin hayvanıysa eşeği kullanmanın bir anlamı yok. Filler de Budistlerin kutsal figürü ise Türkiye'de ve Türk insanın evinde işi olamaz. Bir kaç kuruş para kazanacaksınız diye elin kutsallarını Müslümanların evlerine, araçlarına sokmayın!