Halil Uygun
MOSTAR – BRÜKSEL – Bosnalı Müslümanlar Sırp ve Hırvat katliamını unutamaz iken bu kez ise Saraybosna’nın gölgesinde kalan Mostar elden gidiyor endişesi içindeler. Bosna-Hersekli Müslümanlar halen geçmişte yapılan hataların açışı ödemekte. Bosna-Hersek’in başkenti olan Saraybosna özellikle Müslüman ülkelerin kaymağını yiyen şehirdir. Türkiye’den gelen devlet arkanın ziyaret ettiği, görüşmeler yaptığı ve konakladığı şehir. Bosna savaşından sonra Bosna’nın en büyük şehirlerinden olan Saraybosna Boşnaklara, Banja Luka Sırp Cumhuriyetinin başkenti olarak Sırplara ayrılmıştı. Hırvat-Boşnak Federasyonun ikinci büyük ve Müslüman Boşnaklar ve Katolik Hırvatlar ile 110.000 civarındaki nüfusu başa baş paylaştıkları Mostar şehri, bugüne kadar gizli antlaşmalar ile Hırvatlara bırakıldığı hep dile getirildi. Bugün Hırvatlar hala Bosna devletten ayrılıp üçüncü bir entite için hayaller kurmaya ve bu uğurda çalışma yapmaya devam ettikleri aşikârdır. 2004 yılında BM Yüksek Temsilcisi İngiliz diplomat Paddy Ashdown zamanında 8 belediyeden oluşan Mostar’ı tek belediye haline dönüştürmeyi siyasi baskılar sonucu kabul ettirerek kâğıt üzerinde şehri tek belediye haline getirdi. Ama sözde şehrin birleşmesi genellikle Hırvatların işine yaradı. Parkları, sokakları, yolları ve insan yaşamına katkı sağlayan altyapı durumu gözlemlendiğinde çok net bir şekilde Boşnak tarafının ihmal edildiği görülmektedir. Mostar şehrinin Doğu yakasında kalan okulların, tiyatroların ve resmi binaların harabe diyebileceğimiz halde olması bunun en açık göstergesidir. Belediye ve Kanton doğu tarafını ihmal ederken Saraybosna ve Türkiye bu ihmalin neresinde acaba? Bosna Savaşında Hırvatlar tarafından yıkılana kadar şehirdeki insanları birleştiren tek sembol Mostar Köprüsü iken, savaş sonrası zamanda İspanyol Barış gücünün destekleri ile Üsküp’te bulunan milenyum haçı gibi Hum dağına dikilen devasa haç, şehrin kime ait olduğu hususundaki mücadeleyi yansıtan önemli unsurlardan birisidir. Savaş sonrası inşa edilen ve 100 metreyi aşan kilise kulesi Hırvatların dini semboller üzerinden yürüttüğü şehre yeni bir kimlik verme çabasının bir ürünüdür. Ayrıca bölgedeki manevi ve tarihi değeri olan Blagay şehrindeki Alperenler Tekkesine karşılık Medugorye şehrinde kurulan kilise ve ziyaretgâh ile Hristiyan Katolik tarihi şahsiyetler üzerinde bir Vatikan destekli bir hac merkezi oluşturma gayretleri tüm hızıyla ilerliyor ve bölgeye gelen Hristiyan turistlerin çoğunlukla ziyaret ettikleri yerlerin başında geliyor. Blagaydaki dağın dibinde bulunan Alperenler Tekkesinin üstündeki dağda bulunan son Hersek Dükalığı’nın kalesini ise Hırvatların tekrar bir dini-tarihi bir anıt olarak oluşturma çabaları çok hissedilmese de Hersekli Müslümanların bildiği bir meseledir. Saraybosna Mostar arası hariç, Adriyatik sahillerine gidildikçe azalan bir Boşnak nüfusu göze çarpmakta, eski Osmanlı şehirlerinden olan Stolac, Poçiteli, Livno gibi şehirler artık Türkler tarafından ziyaret ve uğrak yeri olmaktan çıkmıştır. Türkiye’den gelen siyasilerin, Bosna’daki Türk turizm şirketlerinin, işadamlarının ve kurumlarımızın genellikle Osmanlı-Boşnak Köprüsü olan Mostar Köprüsünü, Alperenler Tekkesin ve Osmanlı köyü Poçiteli’yi tarihsel romantizmi yaşamak için günü birlik ziyaretlerin olduğu bir şehir haline getirmiştir. Boşnakların ve Türkiye’nin bölgeye farklı sebeplerden dolayı az ilgi göstermesi, Müslümanlara açısından ekonomik, siyasal ve kültürel manada hissedilmektedir. Türkler tarafından ziyaretlerin azalması, Hersek bölgesindeki sıkıntılarında bir şekilde Saraybosna’ya ve Türkiye’ye taşınmasını, çözümlerin bulunması hususunda bir gündemin oluşmasını engellemektedir. Bugün Mostarda, biri Hırvat biri Boşnak olmak üzere iki üniversite bulunmakta ve Boşnakların Yugoslavya dönemi Josip Tito’nun ikinci adamı diyebileceğimiz Dzemal Bijediç’in adını taşıyan Dzemal Bijediç Üniversite eskiden askeri kışla olarak kullanılan bir bina ve harap, bakımsız diyebileceğiz bir yapıda bulunmaktadır. Bosna Devlet sisteminin karmaşık yapısı, gelecek için güven vermeyen siyasi istikrarsızlığı gibi sebepler dış yatırımları engelleyen faktörlerden bazıları ve Bosna Hersek bölgesinin gelişmesini de olumsuz yönde etkileyen önemli bir husustur. Bugün, savaş sonrası başta Türkiye olmak üzere farklı devletler tarafından inşa edilen camilerin bazılarının, vakıf eserlerinin, hamamların, medreselerin yanlış politikalar sonucunda yeteri kadar faal olmaması, bazen farklı amaçlar için kullanılması Hersek bölgesinde İslami sembollerin erimesine ve Mostarın tekrar bir Boşnak-Türk şehri olarak ayağa kalkmasını engellemektedir.