Gymnasium giriş sınavlarının başladığı şu dönemlerde İsviçreli ailelerde en çok konuşulan konu bu olsa gerek. Göçmen ailelerinde ise muhtemelen üzerinde pek de durulmayan bir konu; Lehre mi, Gynasium mu? sorusudur. Oysa bu soru birçok yönden bizler için de önemlidir. İsviçreli öğrencilere bakıldığında bölgelere göre on öğrenciden dördü ya da üçünün gymnasiuma gittiğini görmekteyiz. Göçmen çocuklarında bu oran maalesef onda biri bulmamaktadır. Diğer taraftan geleceğini sağlam temellere oturtmak için mutlaka gymnasiuma da gitmek gerekmemektedir. Lehre de kazandırdığı meslek bilgisi ile önemli avantajlar sağlamaktadır. Bu nedenle çocuklarımızın eğitim hayatlarının şekillenmesinde bu soru farklı yönleriyle ele alınmalıdır.
İsviçre eğitim sistemi içinde gymnasium diploması önü açık bir dünya vadetmektedir. On beş yaşlarında hangi mesleği yapacağı konusunda sıkışmamış bir karar rahatlığını matura kazandırmaktadır. Lehre ise, kazandırdığı temel eğitimlerle işsiz kalma ihtimali azaltmakta, erken yaşlarda gelir elde edilmesini sağlamakta ve göreli olarak nitelikli işlerde istihdamı garanti etmektedir. Genç yaşlarda verilecek kolay kararlardan değildir. Bu nedenle ebeveynlerin hatta uzman danışmanların yardımıyla alınacak kararlar muhtemelen daha isabetli olacaktır.
Göçmen çocuklarının ise daha katmanlı sorunları bulunmaktadır. Öncelikle gymnasium, İsviçreliler arasında da daha ziyade eğitimli ailelerin çocukları için öğretmenler tarafından tavsiye edilmektedir. Bir anlamda çoğu işçi ailesinden gelen göçmen çocukları velev ki gymnasiuma karşı eğilimli olsalar da daha baştan öğretmenlerin zihinlerinde tasfiye edilmektedir. Öğretmenlerin eğitimli aile çocuklarına karşı eğilimi bir zaaf olmaktan ziyade çoğu zaman haklılık da barındırmaktadır. Fakat bu konuda göçmen aileleri de çocukların eğitimine karşı duyarlı ve talepkâr olmalıdır. Ebeveynlerin ilgisi bir taraftan çocukları motive ederken diğer taraftan da öğretmenlerin düşüncelerini dönüştürebilmektedir. Evlatlarımızın iyi bir eğitim almasını istiyorsak okul ve öğretmenleriyle iyi bir diyalog geliştirmenin dışında bir yol görünmemektedir.
Diğer taraftan gymnasium da her şey demek değildir. Fachmittelschule ya da lehre de çocuklarımıza iyi bir gelecek sağlamaktadır. Bu konuda mecburen girilen bir yol olmadıkça yapılacak bir meslek eğitimi de önemli avantajlar kazandıracaktır. Maalesef meslek eğitimi birçok öğrencimiz için bir tercih değil zorunluluk olmaktadır. Her iki durumda da kötümser olmaya gerek yoktur. Aslında bir tercih olarak düşünüldüğünde lehre mi gymnasium mu? sorusu evlatlarımızın yetenek ve eğilimleriyle cevaplanabilecek bir sorudur. Kısa vadede hayata atılmak isteyenler için lehre imkân ve fırsatlar sunarken, daha dirayetli ve hırslı öğrenciler için de gymnasium iyi bir geleceğin yolunu inşa etmektedir.
Göçmen çocukları açısından sorunlu alan; tercihten dolayı değil zorunluluklardan dolayı lehre yapılmasıdır. Bu zorunlulukların ilk ayağını ilgisiz ebeveynler oluşturmaktadır. Hayat gailesi altında ezilen ilk nesil için iyi bir bahane olsa da İsviçre’de eğitim görmüş ikinci ve üçüncü nesil ebeveynlerin çocuklarının eğitimine ilgi konusunda bahaneleri bulunmamaktadır. Ancak ne kadar ilgili de olunsa iyi eğitimli ailelerden gelmeyen öğrencilere karşı etnik kökeni fark etmeksizin yaklaşım farkları olduğunu da araştırmalar göstermektedir. Bu bağlamda lehreden başka seçeneği kalmamış evlatlarımız için berufsmatura ve paserelle seçenekleri üniversite eğitimi için imkan ve fırsat sunmaktadır. Bu konuda zorlanan evlatlarımız için bir seçenek de Milli Eğitim Bakanlığımızın (MEB) Avrupa’daki öğrenciler için sunduğu Açık Liselerdir. İsviçre’deki eğitime paralel olarak devamı mümkün olan açık lise sonrası, Türkiye’de yapılan Yabancı Öğrenci Sınavına (YÖS) girmeye hak kazanacak evlatlarımızın üniversiteye Türkiye’de devam etme imkânları olduğu gibi, kayıtlarını İsviçre’deki üniversitelere aldırıp eğitimlerini tamamlama fırsatları da bulunmaktadır.
Ergen yaşlardaki yanlış kararların ya da imkânsızlıkların düzeltilmesi için hem İsviçre eğitim sisteminin sunduğu ara kapılar hem de Türk eğitim sisteminin sunduğu fazladan fırsatlar değerlendirilmelidir. İsviçre’de özellikle Türkiye’den gelen öğrenci ve meslek sahibi göçmenlerden kaynaklanan nitelikli bir diaspora bulunmaktadır. İsviçre’ye yerleşik vatandaşlarımız da çocukların eğitimlerine ilgili olduklarında nitelikli diaspora sayıca da güçlü olacaktır.
Yazının başındaki sorunun ise kestirmeden bir cevabı maalesef yoktur. Her çocuğun ilgisi ve yeteneği ölçüsünde ayrı yanıtları olacaktır. Ancak önemli olan hangisi olursa olsun gidilen yolun bir tercih olmasıdır, bir zorunluluk değil.