Her iki ülke için de karşılıklı olarak ilişkilerin büyük önemi olduğunu belirten Özdağ, şöyle konuştu: “Suriye merkezli olarak yaşanan Ortadoğu krizinin Türkiye’ye ve Avrupa’ya yansımasıdır. Suriye merkezli Ortadoğu krizininin Avrupa üzerindeki etkileri, Türkiye’nin jeopolitik ve siyasi ölçüsünde azalacak veya artacaktır. Bu konudan bakıldığında konjonktürel Türkiye ve Almanya ilişkileri, haksız, adil olmayan ve hatta düşmanca karar ve politikalarla baskı altına alınarak her iki tarafında da karşılıklı menfaatlerine ağır zararlar verilir. Alman parlamentosu Türk milletinin tarihini karalayan bu kararı ile Batı Asya’da ve Ortadoğu’da istikrarsızlığa hizmet etmiştir.”
AVRUPA İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
AB’nin ve Avrupa kıtasının geleceğinin büyük belirsizliğe sürüklendiğibir dönemde Türkiye ile Almanya arasındaki istikrarlı ilişkilerin Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa kıtası için çok daha önem kazandığının ortada olduğuna işaret eden Özdağ, “Kimse Türkiye’nin düşmanı olmayı tercih etmemelidir” dedi. Ortadoğu’dan başlayan göç hareketinin Avrupa ve Alman siyasetini nasıl istikrarsızlığa sürüklediğinin görüldüğünü belirten Özdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
GENÇ ALMAN DA OLUMSUZ ETKİLENECEK
“Burası, Türkiye’den daha az dayanıklı bir coğrafya. Gaziantep’te 300 binin üzerinde Suriyeli var. Münih’e 20 bin Suriyeli geldi. Belediye Başkanı, ‘Münih çöküyor’ diye Berlin’e telefon edip şikâyette bulundu. Almanya’da siyasi sistem bu tür göçlere aşırı tepki veriyor. Irkçı ve yabancı düşmanı politikalar bu göçlerle daha da gelişmektedir. Alman Parlamentosu’nun almış olduğu her anlamdaki yanlış karar, Almanya’da Türk düşmanlığının artması için zemin oluşturacaktır. Irkçı, yabancı düşmanı partiler, Almanya’da yaşayan Türk azınlığına karşı düşmanlık nedeni olarak kullanacaklar. Genç Almanlar da bundan olumsuz etkilenecektir. Bu karar, onlar arasında Türk düşmanlığı için uygun bir zemin hazırlayacaktır. Ders kitaplarında tarihi gerçeklere aykırı iddiaların genç nesillere öğretilmesi ve Hıristiyan bir azınlık diye Ermenilerden bahsedilerek sanki Türk milletinin ve devletinin Hıristiyan düşmanı olduğunun genç zihinlere kazınması, ne yazık ki politik atmosferi olumsuz etkileyecektir.”
YARGISIZ İNFAZ YAPTILAR
Ümit Özdağ, Türk milletinin de bundan sonra hiç olmadığı kadar Yahudi soykırımını hatırlayacağını vurgulayarak, Berlin yakınlarındaki Alman devlet bürokrasisinin Yahudilerin nihai imhasının planını hazırladığı villayı ziyaret edeceklerini söyledi. Demokrasilerin vazgeçilmez ilkesinin kuvvetler ilkesi ayrılığı olduğuna dikkati çeken Özdağ, “Kuvvetler ayrılığı ilkesi olmadığı ülkelerde demokrasi yoktur. Yasama, yürütme ve yargının birbirinin işine karışması zaman içinde hukuk devletini ortadan kaldırır. Alman parlamentosu, haksız yanlış kararla yasama organıyken, yargı organı yerine koymuş ve savunma hakkı dahi vermeden yargısız infaz yapmıştır. Ben Almanya’nın moral emperyalist bir politika izlememesi gerektiğini düşünüyorum. MHP milletvekilleri olarak Alman Parlamentosu’nun bu kararını hızla gözden geçirmesi gerektiğini ve ilişkilerin sağlıklı yürümesi için kararın geri alınmasını düşünüyoruz” diye konuştu.
OSMANLI BENİM DEDEM
MHP Kayseri milletvekili ve tarih profesörü Yusuf Halaçoğlu da Alman Parlamentosu’nun kararını eleştirdi. Halaçoğlu, “Alman Parlamentosu’nda bunlar konuşulurken savunma anlamında kimi dinlediler? ‘Osmanlı yaptı size dokunmuyor’ demekle bizi devre dışı mı bıraktıklarını zannediyorlar? Kimse kusura bakmasın, onlar benim dedem” dedi.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir’i kastederek, ‘Musa Dağı’nda 40 Gün’ romanını okuduğunu ve çok etkilendiğini haberlerden öğrendiğini belirten Halaçoğlu, “Böyle bir romanı okuyup gerçekleri görmeden karar tasarısına destek veriyor ve bir milleti böylesine ağır bir iddiayla suçluyorsanız, kimse kusura bakmasın insanlıktan nasibini almamıştır.” ifadesini kullandı.
Halaçoğlu ayrıca tarihi belgelerle bir de sunum yaptı. Halaçoğlu, 1914 ve 1915 yıllarında Osmanlı topraklarında Ermenilerin kurduğu çeteler ve yaptıkları katliamları, yabancıarşivlerden alınan belgelerle anlattı.