Türkiye, ülke olarak koranavirüs salgını nedeniyle aldığı tedbirler bakımından dünyada en iyi ülkelerinden birisi konumunda bulunuyor. Gerek sağlık altyapısı gerekse de uygulamalarıyla gerçekten övgülere layık bir refleks gösterdi. Avrupa Birliği'ni ekonomik olarak ayakta tutan Almanya bile, "maske ve tuluma muhtaç olmamız utanılacak durumdur" itirafı yaparken, Türkiye iki ay gibi kısa bir sürede son derece modern bir salgın hastanesi kurabilecek kadar başarılı. Eski devletin hantal yapısından kurtulunca birilerinin hayalini bile yapamadığını Türkiye gerçekleştiriyor.
Dünyanın saygın üniversitelerinden Oxford’un, 45 ülke ve 25 bin vaka üzerinde yaptığı araştırma ile ulaştığı verilere göre koronavirüs salgınında ikinci dalganın yaşanma ihtimalinin en yüksek olduğu 10 ülkeyi açıklarken aralarından Türkiye'nin olmaması sevindirici olduğu kadar gurur verici bir hadisedir.
Peki, bunlar yapılırken bizim, vatandaşlar olarak neler yapmamız gerekiyor? Kovid-19'un henüz aşısı veya tedavisi için ilaç bulunamamışken uzmanların bizden istediği kurallara uymamız gerekmiyor mu? Kendimiz için olduğu kadar başkalarının hayatını korumak ve kollamak insani görev değil mi? Türkiye'de 65 yaş üstü kişilerin koronavirüs kurallarına uyduğunu uzmanlar açıklıyor.
Birileri kurallara uyuyor, bir başkası uymuyorsa bunun manası, “uymayanlar uyanlara zulmediyor” demektir. Hiç kimsenin bir başkasının sağlığıyla oynamaya hakkı yoktur. Sebep olmak cinayettir. Siz oğlunuzu veya arkadaşınızı askere göndereceksiniz diye aylardır toplum sağlığını tehdit etmemek için evlerine hapsolanların, insanların haklarına tecavüz edemezsiniz. Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde bazı keyfiyetlerimizi ertelemeliyiz. Oysa yapılan bu tehlikeli eğlenceler toplum düşmanlığıdır.
Devletimiz ve onlarca bilim adamı, toplum sağlığı için geceli gündüzlü çalışacak, hatta bu uğurda onlarcası hayatını kaybedecek, birileri kendi keyifleri için hem kendi sağlıklarını hem de başkalarının sağlıklarını tehlikeye atacak! Bunun adı bencillik ve kara cahilliktir. Kurallara uymamak, onları hafife almak uzmanların kaşıkla topladıklarının kepçeyle vermekten başka bir şey değildir. Koronavirüs rakamlarının düşmemesinin ardında bu kural tanımayanların yaptığı çirkinlik yatıyor. Kendilerine ve çevrelerine zarar verdikleri gibi ülkelerine de zarar veriyorlar. Türkiye koronavirüs tedbirleri paralelinde bilim adamları tarafından takdir edilirken, vaka sayılarındaki yükseklik nedeni ile bazı AB ülkeleri bunu fırsat bilerek Türkiye'yi riskli ülkeler listesine alıyor. Türkiye’nin seyahat uyarısı yapılan ülkeler listesinde bulunması, bu ülkeye tatile giden herkesin dönüşte, koronavirüs testi ile kendisinin bulaşıcı virüs taşımadığını ispatlamak zorunda bırakıyor. Hatta 14 gün evde karantina uygulayan ülkeler bile var.
Eğer siz riskli ülkelere tatile giderseniz, hastalandığınızda sizin sağlık masraflarınızı ödemeyiz, diyen ülkeler var. “Siz riskli ülkelerde tatil yaparsanız ve Avrupa ülkelerine geri dönerseniz 14 gün ev karantinasının parasını işvereniniz ödemeyecek. Hatta geç geldiniz diye sizin iş akdinizi iptal edebilme hakkına sahiptir” diyen de var.
Sizin aymazlığınız ve kural tanımaz halleriniz yüzünden yıllık elde ettiğimiz 35 milyar turizm gelirleri maalesef elimizden kayıp gitti. Siz hasta olmayasınız diye bayramda sokağa çıkma yasağı getirildi. Siz ne yaptınız, sokağa çıkma yasağı bitince hemen "geçmiş bayramınız mübarek olsun” diyerek risk kategorisinde bulunan aile büyüklerinin hayatını riske attınız. Bazı uygulamalar yapılırken abartılı durumlarda olabilir. Bunun için asayiş ekipleri, uygulamaların hayata geçirebilmesi için orantısız güç kullanarak vatandaşı devletine veya kendilerine dua eden bu milleti de kendine düşman etmemelidir. İnşallah hep birlikte bu illetten kurtulacak ve güzel günler göreceğiz. Yeter ki kurallara uyalım. Uymayanları da usulünce ikaz edelim.