2017 yılında yayınlanan OECD obezite raporuna göre, 2015 yılında OECD ülkelerinde toplam nüfusa oranla ortalama yetişkin obezite oranı ise yüzde 19,5. Obezitenin en az görüldüğü OECD ülkelerinin başında ise yüzde 3,7 ile Japonya gelmektedir. “Obezitenin yetişkinlerde en fazla görüldüğü OECD ülkelerinin başında ise yüzde 38,2 ile ABD yer almaktadır” açıklamasında bulunan Acıbadem Ankara Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Renan Güneş “Ülkemizde ise obezite oranı, OECD ortalamasının üstünde olup, yüzde 22,3 seviyesindedir. Ayrıca ülkemizde kadın obezitesi erkeklerin oranının yaklaşık 2 katıdır. İnsanın günlük yaşantısını olumsuz yönde etkileyen obezite mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktadır. Obezite, besinlerle alınan enerji miktarının, fiziksel aktivite ile ve bazal metabolik hız ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar. Dünya Sağlık Örgütü, obeziteyi sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlamaktadır. Obezite başka hastalıklara da zemin hazırlar” dedi.
4 Mart Dünya Obezite Günü’ne özel açıklamalarda bulunan Renan Güneş, obezite hakkında şu bilgileri verdi:
Kalp krizi ve inmeye yol açıyor
Obezite’nin yüksek kolesterol ve trigliserid seviyelerinden dolayı, yüksek tansiyon, kalp krizi ve inmelere neden olabileceğini aktaran Renan Güneş, “Vücut kitle endeksi arttıkça hem yüksek tansiyon hem kötü kolesterol hem trigiliserid seviyeleri artar. Kan değerlerindeki bu değişim koroner arter, felç ve kardiyovasküler hastalık riskini artırır” açıklamasında bulundu.
Obezitenin aynı zamanda hipertansiyon, Tip 2 diyabete de yol açabileceğini aktaran Renan Güneş, “Yüksek tansiyon, kısaca kan basıncı yüksekliği olarak tanımlanabilir. Kanın damar duvarlarına fazla basınç yapması ile karakterize yüksek tansiyon, uzun süre belirti vermeden böbreklere, beyne, kalp ve damarlara ciddi zararlar verebilir. Obezite hastalarında vücut ağırlığının fazla olmasına bağlı olarak hem kardiyak debi yükselir hem de periferik vasküler direnç artar ve sıvı tutulumunun artmasıyla hipertansiyon oluşumu için uygun ortam yaratılmış olur. Tip 2 diyabet obezite ile bağlantılıdır. Tip 2 diyabet hastalarının büyük çoğunluğu fazla kiloludur. Özellikle bel çevresinde depolanan yağ hücreleri, hormonlara zarar verir ve enflamasyona neden olur. Bu enflamasyon vücudun, yağları ve karbonhidratları metabolize etme şeklini değiştirerek kan şekeri yükselmesine kişinin diyabete yakalanmasına yol açar” diyerek obezitenin neden olabileceği diğer başlıkları ise şu şekilde sıraladı;
* İnsülin direnci (hiperinsülinemi)
* Koroner arter hastalığı
* Metabolik sendrom
* Safra kesesi taşı ve hastalıkları
* Osteoartrit
* Uyku apnesi
* Karaciğer yağlanması
* Astım ve solunum zorluğu
* Menstruasyon düzensizlikleri
* Aşırı kıllanma ve hormon bozuklukları
* Ruhsal sorunlar
* Kas iskelet sistemi sorunları
* Vücut kitle endeksinin artışına bağlı olarak yemek borusu kanseri, mide kanseri, kolon kanseri, safra kesesi kanseri, rahim kanseri ile önemli ölçüde ilişkili olduğu bildirilmiş.
* Kısırlık
* Reflü
Obezite tedavisi
Obezitede tıbbi beslenme tedavisi amacının değiştiğini söyleyen Renan Güneş “Bireyin yaşına, cinsiyetine, fiziksel aktivite durumuna, yaşam şekline ve fizyolojik durumuna uygun besin öğesi gereksinimlerini yeterli ve dengeli bir şekilde sağlamak büyük önem taşıyor. Yanlış beslenme alışkanlıkları yerine doğru ve kalıcı beslenme alışkanlıkları kazandırmakta bir diğer önemli husus. Vücut ağırlığını istenilen düzeye getirmek ve tekrar kilo almayı engellemek ise son basamak” diyerek sözlerini noktaladı.
Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx KUTU BİLGİSİ xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
OBEZİTEYE DUR DİYECEK 15 BESLENME ÖNERİ
-Günlük 2.5 -3 litre su tüketin.
-Hazır meyve suları, gazlı içecekler, şekerli içecekler yerine sağlıklı içecekler tercih edin.
-Yiyecekleri kızatmayın, ızgara veya haşlama gibi sağlıklı pişirme yöntemlerini uygulayın.
-Aşırı tuz tüketiminden kaçının.
-Hızlı ağırlık kaybına neden olan popüler diyetlerden ve zayıflama ilaçları ile zayıflama çaylarından uzak durun.
-Sıkıntılı, stresli ve öfkeli durumlarda yemek yemeyin.
-Öğün atlanmayın ve ara öğünlerinize mutlaka uyun.
-Lokmalarınızı iyi çiğneyin ve yemeğinizi yavaş yiyin.
-Mutlaka egzersiz yapın.
-Beyaz ekmek yerine tam tahıllı, çavdar gibi ekmekler tüketin
-Beslenmenizde ağırlıkla sebze ve meyveye ağırlık verin.
-Tereyağı, margarin, içyağı gibi katı yağlar yerine, zeytinyağı gibi sıvıyağlar kullanın.
-Prebiyotik besinleri tercih edin, uzmanınızın önereceği probiyotikleri kullanın.