Sevgili Post Gazetesi okuyucuları,
Bu yıl Kapıkule sınır kapısında yaşadıklarını kalema alan bir okuyucumuzun yazısını sizinle paylaşarak kanayan bir yaraya parmak basmak istedim. ''Bu sene karayoluyla izine giden çok sayıda vatandaşımızın şahit olduğu ve kendimin bizzat yaşadığım bir Kapıkule klasiği haline gelen çileden bahsetmek istiyorum. Eskiden Sırp ve Bulgar zulmünden feveran ederdik. Şimdi ise severek geldiğimiz ülkemiz Türkiye'ye girişlerde yaşadığımız sıkıntılar zulüm boyutuna ulaşıyor. Şöyle izah edeyim: Kapıkule'de fazla beklemek içim ön kayıt sistemine kayıt yaptırdım. Türkiye'ye girişten sonra ön kayıt yaptıranlar için ayrılan özel bir peronun olacağını düşünerek sağa sola bakındım fakat herhangi bir yönlendirme tabelası göremedim. Gişeye giderek sorduğumda, "Henüz sezon başlamadığı için özel peron açmadık, karışık alıyoruz" cevabı ile karşılaştık.
Yapacak bir şeyimiz yoktu. Demek ki Kapıkule'de oluşan araç kuyrukları henüz özel peron açmak için yeterli değilmiş. Önce polise kaydımızı yaptırdık. Sonra araç girişi için başka bir gişeye giderek kayıt yaptırdık. Yetkili, "D3 numaralı büroya giderek aracınızın kalışının hesaplanmasını yaptırın, sonra tekrar buraya gelerek bagaj kontrolünü yaptırın" dedi. Aracımızla sırada bulunduğumuz kanaldan çıkarak D3 numaralı büronun önüne park ettim. Büronun önünde sıra vardı ve ben de diğerleri gibi sıraya girerek beklemeye başladım. Sıra bana gelince pasaport, ruhsat ve sigorta belgelerini verdim. Memura hanım bilgisayara bakarak, "Sizin aracınız Türkiye'de gözüküyor. Bu araç 300 küsur gündür Türkiye'de bulunuyor" deyince, ben de itiraz da bulunarak, "Ben buraya Bulgaristan üzerinden giriş yaptım. Madem aracım Türkiye'deydi buraya nasıl geldim? Helikopterle mi indirdim?" gibi onlarca soruyu arka arkaya sıraladıktan sonra yetkili memure hanım, "Beyefendi sistemde hata var. Şimdi sizi polise yönlendireceğim, orada Türkiye'ye giriş ve çıkışlarınızı gösteren listeyi size verecekler. Onu getirin ve bu hatayı çözelim. Ben yine itiraz ederek sizin hatanız yüzünden kapı kapı dolaşamam. Hatanızı telafi edin diyerek tansiyonu yükselttim, Niye burada bir polis memuru, bulundurmuyorsunuz?" diyerek çözüm için yol gösterdim. Ama nafile, seve seve polisin bulunduğu binaya giderek sıraya girerek işimizi halletmeye çalıştık.
Bu arada boş durmayarak Ankara'daki dostlarımızı arayarak sıkıntıları dile getirdik. Gelen cevabı sizinle paylaşayım ki senaryo yazdığımı sanmayasınız. Sıkıntımızı dikkate alan dostumuz, olayı Gümrük Bakanlığı Müsteşarlığına özetliyor. Müsteşar bey de Bölge Müdürünü arayarak olayla ilgili bilgi alıyor. Bölge Müdürümüzün cevabı ise şu şekilde: "Sayın Müsteşarım, çifte pasaportları ile giriş çıkış yapan vatandaşlarımızda EGM sorgulama modülü hata veriyor, arkadaşların mağdur olmaması için emniyet kayıtlarını alıyoruz. Sistem açık, çıkışlarımız çift kapıdan yapılıyor, saha yoğunluğu an itibariyle az akıcı bir işlem sağlıyoruz. Adli kolluk asayiş ve yönlendirme için giriş yönünde aktif çalışıyor D3 idari binaya trafik aksamaması için uzun işlemlerde yönlendirme yapılıyor arz ederim."
Ha bu arada biz kendimizi aklamaya akladık da, sıraya girerek çıkmak öyle kolay olmadı. Bütün işlemler bittikten sonra yeniden sıraya girerek gümrük bölgesinden çıkmak, ancak kamera kaydı yaptırmakla mümkün oluyor. Dört beş kanaldan çıkışa yönelen araçlar, uzun kuyruklar oluşturuyor. Kuyruklar uzadıkça araç girişi ve polis gişeleri ilerlemiyor ve kuyruklar uzadıkça uzuyor. Gişelerden beş araç çıkıyorsa kamera kayıt yapan gişeden bir araç çıkabiliyor. Yani dört araçlık kuyruk oluşuyor. Ama ısrarla tek gişeden kamera kaydı yapmak suretiyle görevliler uzayan kuyrukları bitirmeye çalışıyorlar.
Ne olur siz de benzer sıkıntıları yaşatmayın. Açın şu gişelerinizi de milletin duasını alın.
Malum gümrük sahalarının işletmesi yapılması TOBB'a bağlı. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu bir toplantıda Kapıkule başta olmak üzere birçok kapıya bekleme salonları yapacaklarını söyleyince kendisine "Sayın Başkan biz beklemek de, salon da istemiyoruz. Biz beklemeden geçmek istiyoruz" dedim. Ne olur bu sesimize kulak verin Bizi bekletmeyin.''