Dünya, her zaman iyilik ve kötülüğün dengesinde durur. Bu denge, bazen bir terazinin hassaslığıyla şaşabilir ve kötülük ağır basar. Ama bizler, iyilerin iyiliğini korumak için çaba sarf ederiz. Peki, bu mümkün mü? İyiler, gerçekten iyi kalabilir mi?
Kötülük her zaman bir adım önde gibi görünür. Çünkü kötülük, sınır tanımaz ve çoğu zaman beklenmedik yerlerden gelir. İyilik ise daha saf, daha kırılgandır. Bu nedenle, iyilerin iyi kalması için onları sarıp sarmalayacak bir şefkat zırhına ihtiyaç vardır. Ancak bu zırh, sert değil, ince bir sargı bezi kadar narin olmalı. Çünkü iyilik sert bir kalkanla değil, sevgi dolu bir dokunuşla korunabilir.
*Kötüler olmasa biz de olmazdık.
Dünyada kötülüğün izlerini silmek kolay değil. Belki de buna en yakın yol, kötülüğü iyiliğe dönüştürmektir. Ama bu o kadar basit mi? Kötüleri iyileştirecek sargı bezleri bulmak, kalplerine dokunmak ve onları yumuşatmak gerekir. Bu sargı bezleri, bazen bir gülümseme, bazen bir merhamet eli, bazen de sadece sessiz bir anlayış olabilir. İyiliğin bu kadar basit ve güçlü olması, aslında en büyük umut kaynağımızdır.
Fakat bu süreçte, iyilerin de kendi iyiliklerini kaybetmeden kalabilmesi gerekir. Onlar da, kendilerini kötülükten korumak için o sargı bezlerine ihtiyaç duyar. Bu, bir kısır döngü değil, bir koruma zinciridir. İyilik, bir yerden başlar ve dalga dalga yayılırsa, kötülüğün pençeleri geride kalır.
İyiler iyi kalsın olur mu? Olur, ama bu bizim elimizde. Tıpkı, karanlık bir gecede bir kibrit çakan kişinin, o küçücük alevle etrafını aydınlatması gibi. O kibrit, karanlığı yok edemez belki ama etrafını aydınlatır ve başkalarına da ilham olur. İyilerin ışığını korumak da böyledir. Onları desteklemek, o küçük alevin sönmesine izin vermemekle mümkündür. Çünkü iyilik, tıpkı o kibritin alevi gibi, dünyayı güzelleştiren en saf ve etkili güçtür. Ve unutmamalıyız ki, bir dünyayı aydınlatan her zaman bir kibritle başlar.
Yapabiliriz.
Muhabbetle…