BERN- İsviçre’de kadınlara yönelik nefret söylemini ve ayrımcılığı cezai yaptırımlarla önlemeyi hedefleyen yeni bir yasal düzenleme tartışılıyor. Federal Meclis’in üst kanadı olan Eyaletler Meclisi (Ständerat), kadın düşmanlığının Ceza Kanunu’nda yer alan ırkçılık karşıtı normlar kapsamına alınması için bir teklif üzerinde görüşmelere başladı.
Kadınlara Yönelik Nefret Söylemi Yasal Kapsama Alınacak mı?
İsviçre Ceza Kanunu, hâlihazırda ırk, etnik köken veya dini inanç temelinde yapılan nefret söylemini ve ayrımcılığı yasaklıyor. Ancak bu koruma, cinsiyet temelli nefret söylemini kapsamıyor. Mecliste görüşülen yasa teklifi, kadın düşmanlığını da bu kapsama dahil etmeyi amaçlıyor. Teklifin yasalaşması durumunda, kadınlara yönelik nefret söylemleri, ayrımcılık ve aşağılayıcı ifadeler cezai yaptırımlara tabi olacak.
İfade Özgürlüğü Tartışmaları
Yasa teklifi, toplumun büyük bir kesimi tarafından destek görse de, ifade özgürlüğü üzerindeki etkileri konusunda bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Eleştirmenler, bu tür düzenlemelerin düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayabileceği endişesini dile getiriyor. Meclis üyeleri ise toplumsal cinsiyet eşitliğini korumanın ifade özgürlüğüne zarar vermeden nasıl sağlanabileceği üzerine yoğunlaşıyor.
Kadın Hakları Mücadelesinde Önemli Bir Adım
Kadın hakları savunucuları ve toplumsal cinsiyet eşitliği aktivistleri, düzenlemenin kabul edilmesi halinde bunun önemli bir ilerleme olacağını ifade ediyor. İsviçre’de kadınların eşit haklar için verdiği mücadele, son yıllarda daha görünür hale geldi. Kadınlara yönelik şiddet ve ayrımcılıkla mücadele kapsamında yapılan çalışmalar, bu tür yasal düzenlemelerin önemini ortaya koyuyor.
Gözler Mecliste
Eyaletler Meclisi’ndeki tartışmaların ardından teklifin kabul edilip edilmeyeceği merakla bekleniyor. Eğer yasa onaylanırsa, İsviçre’nin cinsiyet eşitliği konusunda önemli bir adım atacağı vurgulanıyor. Sürecin nasıl işleyeceği ve yasanın uygulanmasında ne tür mekanizmalar oluşturulacağı ise önümüzdeki günlerde netleşecek.
Bu yasa teklifinin kabul edilip edilmeyeceği, İsviçre’nin toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki kararlılığını da gözler önüne serecek.