ZÜRİH – İsviçre’de Son 2 yıldır devam eden Corona Pandemisi’ninde etkisi ile yaklaşık 600 bin kişi fakirlik sınırının altında gelire sahip. Fakirlik sınırı altında olanların içinde 170 bin kişi çalışıyor olmasına rağmen fakirlik eşiğini aşamadı. 2011 yılında her 13 kişiden birinin İsviçre standartlarına göre fakir olduğu, 10 yıl sonra ise güçlü ekonomisiyle tanınan İsviçre'de halkın yüzde 7,7’sinin dar gelirli olduğu, 2021 yılındaki fakirlik oranın yüzde 7,4 yüksekliğini Federal İstatistik Dairesi'nin (BFS) araştırmaları sonucunda yayınladığı raporunda açıklandı.
Araştırmacılar fakirliği ‘topluma entegre olmak için yeterli paraya sahip olmama’ olarak tanımladı. Tek başına yaşayan bireylerin alt sınır eşiği aylık 2 bin 400 frank olarak tespit edilirken 4 kişilik ailelerin en 4 bin 50 frank yüksekliğinde gelire sahip olması gereksinimi vurgulandı. Araştırma raporuna göre yalnız yaşayan bireyler ve çocuklarını tek başına büyüten anne veya babalar fakirlik sınırının altında olan topluluğun çoğunluğunu oluşturdu.
"SOSYAL DEVLET KRİZE GİRDİ"
Fakirlik araştırmalarında uzmanlaşan sosyolog Peter Steckeisen son gelişmeleri değerlendirdi. Steckeisen, İsviçre devlet televizyonuna verdiği röportajda, “Son araştırmanın sonuçları şaşırtıcı değil. Fakirlik kendiliğinden yok olmaz. 90’lı yıllarda fakirlik oranının giderek azaldığını gözlemlemiştik. Devlet fakirliğin tamamen yok olacağını düşünüyordu. Şimdi görüyoruz ki fakirlik oranı artıyor. Fakirlik, işsizlik, nüfus ve malulen emeklilerin sayısı giderek artıyor.” diye konuştu. Artan fakirliği daha detaylı anlatan sosyolog, “Fakirliğin tekrar gündeme gelmesinin farklı sebepleri var. Ekonominin güçlü değişkenliği azaldı. Uluslararası gelişmelerden dolayı rekabet giderek çoğaldı. Bunların yanında sosyal devlet krize girdi. İsviçre sosyal yardımlarını kısıtlama yolunu seçti.” dedi.
UZMANLAR KARAMSAR
Peter Steckeisen, komşu ülkelerdeki fakirlik ve işsizlik oranına dikkat çekerek bütün Avrupa’nın zor dönemden geçtiğini aktardı. Hükümetin sosyal yardım politikası eleştiren Sreckeisen, “Yetkililer, sosyal yardıma muhtaç olan insanların kendilerini geliştirmeleri amacıyla onlara baskı uyguluyor. Fakat bu baskının sonuca götürmediğini gözlemledik. Dar gelirli kitlenin atmosferi son yıllarda değişime uğradı. Güvensizlik hissi ve gelecek kaygısı giderek artıyor. Orta gelirli aileler de dar gelirli olmaktan korkuyorlar. O seviyedeki insanlar fakirlikten korktuklarını dile getiriyorlar.” analizini yaptı.
Gelecekle ilgili tahminde bulunan uzman, “İçinde bulunduğumuz durumda köklü bir değişikliğin olacağına inanmıyorum. Politik yenilikler denenebilir. Fakirlerinde ülkenin refah seviyesinden faydalanması sağlanabilir. İnsanlara şartsız asgari gelir sunulabilir. Hükümet ekonomi siyasetini değiştirmediği sürece hiç bir şey değişmez.” diyerek karamsarlığını ifade etti.