İSVİÇRE’DE EN BÜYÜK EKSİKLİĞİMİZ

İbrahim Taş

Değerli okuyucularım,
Farklı bir yazı kaleme alacaktım fakat olmadı. Herkes aynı düşünmek zorunda değil. Mutlaka herkesin Türkiye'de aktif siyasi bir oluşuma sempatisi olabilir. Ama İsviçre'de bunu tartışmanın bize hiçbir faydası yok. Tam tersine zararı var.

Zürih havalimanında uçağa binmemize dakikalar kala farklı siyasi düşünceye sahip olan iki vatandaşımızın, Türkiye siyasetini herkesi rahatsız edecek şekilde tartışmaları ve sonrada ağıza alınmayacak sözlerle birbirinin üzerine yürümesi, bu ayki yazımı değiştirme kararı almamda etkili oldu. Tabii hemen araya girdik ama olan olmuştu bir kere. Durumu gözünüzde canlandırsanıza, 11 ay İsviçre'de yaşayan iki Türk vatandaşı senede bir ay gittikleri Türkiye siyaseti için birbirine demediğini bırakmıyor ve kavgaya tutuşuyor. Altı polis memuru geldi gereken müdahaleyi yaptıktan sonra, polis şaşkın bakışlar içinde durumu izleyen yüzlerce yolcunun önünde “Türkiye’nin siyaseti için İsviçre'de huzursuzluk çıkarıp toplumu germenizi istemiyoruz" dedi.

Evet, maalesef bir türlü içimizdeki farklı düşüncelere tahammül etmeyi, birbirimizi dinlemeyi, kavga etmeden, sesimizi yükseltmeden konuşmayı öğrenemedik. Birbirimizi, Türkiye'de acaba hangi partili diye sorgulamaktan vazgeçemedik. İsviçre'de 140 bin Türk vatandaşıyız ama bir türlü İsviçre siyasetinde aktif olmanın önemini kavrayamadık. İsviçre’de benim gibi milletvekili olanlar, Türkiye ile İsviçre arasında köprü vazifesi görüyor ancak bunun önemini Türk Toplumu hariç, bütün göçmen gruplar kavramış ve anlamış durumdalar. Ben İsviçre'de milletvekiliyim ve bizzat tecrübe ettiğim için söylüyorum. İsviçre'de Türk Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Türkiye'den gelen milletvekillerine verdiği değeri, onların sesi ve temsilcisi olan İsviçre’deki siyasilere veremiyor. Toplantı ve etkinliklerde, İsviçre'de bizim haklarımız için mücadele eden milletvekillerini ne selamlamasını ne de onlara söz hakkı tanımasını bir türlü öğrenemedik maalesef. Sonra İsviçre'de 60 Türk siyasetçi var, niye bizim aramıza gelmiyorlar der dururuz, geleni de hak ettiği gibi ağırlamasını beceremediğimizi isviçre siyasetinde aktif olan birçok Türk siyasetçiden duydum. Ama başımız dara düştüğünde ilk koşacak olanlar yine İsviçre'de aktif olan milletvekillerimizdir. O zaman İsviçre siyasetinde aktif olmanın ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.

Türkiye siyasetine kafa yorduğumuz kadar İsviçre siyasetine kafa yormuyoruz maalesef. Toplumsal realiteden o kadar uzağız ki, İsviçre'de yaşadığımız şehrin belediye başkanı ve hükümet üyelerinin kimler olduğunu bile bilmiyoruz. Maalesef yetişkinler arasındaki bu rehavet ve vizyonsuzluk yeni nesil gençlerimize olumsuz yansımaktadır. İdealsiz, hedefsiz ve topluma faydasız tartışmalar ile zamanımızı heba etmeyelim. İmkanlarımız var, yeni nesil gençlerimiz ile meşgul olmamız gerekirken, birbirimize ideolojik ve siyasi gözlüklerle bakmayalım. İsviçre'de söz hakkına sahip olmak istiyorsanız, İsviçre siyasetine ilgi gösterin. Biz 140 bin kişilik kocaman güçlü bir diasporayız. Ama bu güçlü diasporayı sadece İsviçre siyasetine yöneldiğimizde, artılarımızın ve eksilerimizin farkına varabiliriz. Aksi taktirde birbirimizle uğraşmaktan yol alamayız, ilerleyemeyiz.

Değerli okuyucularım, günlerce üzerinde çalıştığım yazımı, Zürih havalimanında şahit olduğum üzücü siyasi bir kavgadan dolayı değiştirdim. Çünkü gerçekten çok üzüldüm. Etrafımızda bulunan farklı ülkelere gidecek olan yolcuların Türk Hava Yolları kapısında çıkan kavgaya sırıtarak bakışları bana gerçekten çok dokundu. Siz değerli okuyucularımla da bunu paylaşmak istedim.

Tatil sezonu geldi, bu vesileyle bütün okuyucularıma hayırlı tatiller dilerim.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.