Dünya dediğimiz bu sahnede, herkesin bir rolü var. Kimi gelip geçiyor, kimi derin izler bırakıyor. İnsanlar, bir nehir gibi akıp gidiyor; kimileri göz alıcı birer taş gibi duruyor akılda, kimileri ise hatıraların tozlu raflarında kaybolup gidiyor. İşte bu akışın içindeki ülkenin adı: İnsanistan.
Bu ülkenin insanları çeşit çeşit…
Bazıları hatırlanır, özlenir; adı bir gülümseme bırakır yüzlerde. Bazıları ise unutulmak için var gibidir, ne bir iz bırakır ne de bir iz bırakılmasına izin verir.
Bazısı akıldan çıkmaz; hayali bile yürekte yer eder. Bazısı, düşüncesiyle bile ürperti verir, insanı yolunu değiştirmeye mecbur eder. “Allah korusun!” denilenler de vardır, “Onun gibi bir dost daha bulunmaz,” denilenler de…
Bazıları vefanın simgesidir; varlığı güven, yokluğu özlemdir. Kimileri cefadır, insanın sırtında bir yük. Bir başkası sevdadır; kalpte güller açtırır. Ama bir diğerine bakarsınız, ezadır, yıkımdır, tükeniştir.
Kimileri nankörlükleriyle can sıkar, kimileri bonkörlükleriyle gönül alır. Bir el uzatmaya korkarsınız; çünkü kolunuzu da isterler. Öte yandan, bazıları bir kuru selamla insanın içini ısıtır; yüzünüze tebessüm kondurur.
Bir de hatır gönül için fedakarlık edenler vardır. Onlar çiğ tavuk yemeyi bile göze alır, sırf hatırınız için. Ama aynı insanistanın yollarında, adımlarıyla tedirginlik saçanlar da dolaşır. Şerrinden yol değiştirilenler…
Evet dostlar, hayatın bu sonsuz çeşitliliği içinde insanlık, kendine has bir düzen kurmuş. Bazen sevgiyle bazen sınavlarla dolu bu dünyada, İnsanistan’ın ruhunu anlamak, insanı anlamaktır.
Her şeye rağmen, İnsanistan’da da yaşamaya değer bir güzellik vardır.
Çünkü, ne olursa olsun, bu ülke biziz.
Vesselâm.