Hayat çok dinamik…
Hele bizim gibi sosyal insanlar için hareketli ve heyecan dolu…
Yaşımız ilerlese de biz de bu hayat koşuşturmasından nasibimizi alıyoruz… Sağdayız, soldayız, oradayız, buradayız derken bazen de evdeyiz.
Aslında en rahat olduğum ve kendimi dingin hissettiğim anlar, evde olduğum zamanlar…
Düşünme imkânı buluyorum.
Tefekküre dalıyorum. Yapabildiğim kadar muhasebe yapıyorum, vs.
Ve bütün bunları yaparken de hayatın gerçekten boş ve sadece bir nefesten ibaret olduğunu anlıyorum.
Ama o nefesin bir ömür boyu doğru alınıp alınmadığının da muhakemesini yapıyorum.
Aklımın erdiği nispetle tabii ki…
Evet, düşünüyorum. Düşünürken de uhrevi noktalar, imani hakikatler ağır basıyor.
Doğuyoruz… Çocukluk vakitleri… Ardından büyüme zamanları…
Sonra da sorumluluk alma… İş güç… Evlilik… Çoluk çocuk…
Bir de bakmışız, yaşlar ilerlemiş… Ve güçsüzlük başlamış… Kollarda kuvvet, bacaklarda derman eksilmiş…
Ve ne kadar kendimize yakıştırmasak da sona doğru yaklaştığımızın farkında oluyoruz.
Dünya kurulduğundan beri her canlının başına gelen terk-i hayatın bir gün bizim de kapımızı çalacağına artık iyice inanıyoruz.
Evet dostlarım, ölüm sükûnettir.
Bir başka ifadeyle, ölüm ehl-i iman için ruhların sükûna ermesi ve en sevgiliye kavuşma hâdisesidir.
Toprak her şeyi örter. Toprağın temizleyemeyeceği hiç bir kir, pas yoktur.
Toprağın altında eşitlik vardır. Amir, memur, âlim, zalim, zengin, fakir; toprak altında işgal ettikleri yer itibariyle aynıdır.
Ancak iş imana geldiğinde durum farklıdır.
İşte orada eşitlik yoktur ve olmaz da!
İmanlı garip, imansız melikten çok üstündür.
Zira Mahkeme-i Kübra’da hesap çok seri görülür.
Orada rüşvet, iltimas, adam kayırma olmaz!
Orası, dünya hayatında hükümran olan nice zalimlerin, nice çağdaş firavunların, kârûnların hesap vereceği ve terazinin çok hassas tartacağı bir yerdir.
Netice-i kelâm: Orası, âlemlerin Rabb’inin riyasetinde, susturulmuş gönüllerin, kırılmış kalplerin haykıracağı, eziyet görmüş ve çile çekmiş bütün mazlumların haklarını alacağı en emin ve en adaletli yerdir.
Yazımı, usta şair rahmetli Cengiz Numanoğlu’nun fevkalâde anlam ihtiva eden “O Büyük Mahkeme” adlı şiirinin bir kıtasıyla bitireyim:
“Varsa ki; Allah için çektiğin zerre çile,
Getiriyorsan eğer, Hakk için hakkı dile,
Ne çıkar, bütün dünya seni hor görse bile,
Sana şahitlik için melekler beklemede,
Mazlumun âhı kalmaz, O Büyük Mahkemede…
Son hüküm Allah’ındır, O Büyük Mahkemede…”
Vesselâm.