İkinci yazımla tekrar merhaba dostlar.
Beni tanıyanlar bilir, telaşlı ve heyecanlı biriyim. Bu yönüm hayatımda ufak tefek hatalara sebep olsa da yaşamın heyecanını canlı tutuyor sanırım. Telaşım birinci yazımda imla ve kelime hatalarıma sebep olmuş eminim bundan sonra da olacaktır, şimdiden kusura bakmayın lütfen. Yemek duyduğumda, sofra hazır olduğunda da hep aynı heyecanı duyuyorum.
Özellikle yemek yeme noktasında da telaşımın getirdiği sabır imtihanındayım, sanırım her sofrada üzerime damlattığım yemeğin suyu bu yüzdendir :)
Bazen gurbette yaşasaydım nasıl yapardım diye soruyorum kendime, yapamazdım herhâlde çok zorlanırdım. Türkiye’den başka ülkelerde yeni hayatlara, mekanlara yelken açanlara gıpta ediyorum. Her biriniz ayrı ayrı cesaret örneğisiniz.
Anavatandan uzakta gurbette olmak, belki de uzak kaldığımız nimetlerin kıymetini bilmek adına bir bakış açısı olabilir.
Türkiye’ye izine gelince kebabı Güneydoğu’da, mezeleri Ege’de, balığı Karadeniz’de, denizi Akdeniz’de, Marmara’da, Ege’de yaşamak harika moral kaynağı oluyordur öyle değil mi?
Düşünsenize İstanbul’a inmişsiniz;
Kanlıca’da yoğurt,Üsküdar’da Kız Kulesi karşısında çay içmek, Ortaköy’de Kumpir, Eminönü’nde Balık ekmekle moraller tavan.
Martılara simit atmak, Galata’dan bir an olsun, Hezârfen Ahmed Çelebi edasıyla uçmak isteme duygusu, Çamlıca kulesinde İstanbul’u temaşa.
Eyüp Sultanda sabah namazı, Ayasofya’da bir cuma vakti dua, Aziz Mahmud Hüdai yokuşunda tatlı manevi bir yorgunluk ardından camii avlusunda kendini dinlemek harika olmaz mi?
Hadi biraz da gurme turu desek; Adana’da sabah kahvaltısına Kaburgayla mı, Şanlıurfa’da ciğerle mi başlamak istersiniz ya da Gaziantep’de beyran çorbası mı, artık o karar sizin. Hatay’da biberli ekmek, Kahramanmaraş’ta eli böğründe şifadır candır. Şalgam her öğün soframızın baş köşesinde vazgeçilmezimiz oluverir. Tatlı olarak Künefemi alırsınız yoksa fıstıklı baklavamı, Adananın halka tatlısı hiçte yabana atılacak gibi değil. Bu arada Tarsus’ta humus ve zırhla çekilmiş etten fındık lahmacun yememişseniz işte o olmaz, bir tarafınız eksik kalmış demektir. Tam hafif yorulduk mu ne dediğinizde Şanlıurfa’da mırra, Gaziantep ’de kuru Türk kahvesi, meşhur dibek kahvesi közde menengiç, Mardin de zaferin çayı yetişir imdada.
Konaklama için de tavsiyem eski usul ahşap kokulu merdivenleri gıcırdayan, odaları otantik yastık ve yatak örtüleriyle bezenmiş konakları tercih edin. Bir an olsun rüyada gibi hissedeceksiniz.
Tekirdağ’da köfte, Çanakkale’de oğlak, diğer taraftan Çorum’da kuyu kebabı, Sinop Boyabat’ta sırık kebabı, Eskişehir’de çi börek, Bitlis’te Büryan ve Avşor, Allahım sana geliyorum.
Yazarken fena bir acıktım dostlar
Cennet vatanın her köşesi, her lezzeti ayrı güzel. Birde Tarihi mekanları ziyaretler, eskiye ve bugünkü nimetlere şükür mukabilinde.
Türkiye'de 81 il, 973 ilçe, 32.125 mahalle, 18.211 köy her birinde mutlaka akılda kalacak, buraya bir kez daha gelsem diyeceğiniz lezzetler bulmanız mümkün…
Şimdiden tüm dostlara hayırlı bereketli lezzetli tatiller dilerim, sağlıcakla kalın…
Turgut Tunç