Sevgili Okurlar,
Hoşgörü veya “tolerans” başkalarının inanç ve yaşam biçimlerine saygılı olmak demektir. Temelde kusurlara göz yummak görmezden gelmek ve aldırmamaktır. İslam prensip olarak affı, sevgiyi, hoşgörüyü ve uzlaşmayı tercih eder. Hoş görülü olmak bir erdemdir. Taassup sahibi olanlar ise diğer inanç ve yaşam biçimlerine saygı göstermekte zorlanırlar.
Tarihte 1789 Fransız ihtilalinden itibaren batı âleminde tolerans kelimesi kullanılmaya başlamıştır. Bu tarihten önce tolerans tek taraflı bağışlama veya serbest bırakma olarak kullanılırken, Fransız ihtilalinin fikir babası Voltaire gibi filozoflar, karşılıklı bir arada olma veya geniş bir karşılıklı anlayış içinde yaşama anlamını kazandırmışlardır. Bu anlayış, maalesef, hayata geçirilememiş ve hep sözde kalmıştır. Bu gün Filistin’de Gazze’de ve Arakan’da yaşananlara ne demeli?
Milletimiz tarih boyunca farklı ırk, inanç içinde olan insanlarla huzur içinde yaşamıştır.
Adımız miskindir bizim düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmazız kamu âlem birdir bize
(Yunus Emre)
Bu ifadelerin yaklaşımı bütün insanlara farklılıkları fark etmeden aynı gözle bakmayı telkin etmektedir.
“ Yetmiş iki millet, sırrın bizden dinler. Biz bir perdeden yüzlerce ses çıkaran bir neyiz” diyen Mevlana’da aynı toprağın, aynı iklimin hatırasını soluyan tıpkı Hacı Bektaşi Veli gibi hoşgörü erlerindendir.
Haksızlık, kötülük, çirkinlik ve adaletsizlik karşısında susmak, bilerek yanlışlara göz yummak hoşgörü değildir. Topluma ve bireylere karşı işlenen ağır suçlar karşısında hoş görmek, suça ve haksızlığa rıza göstermek anlamını taşır. Başka bir ifade ile yasa ihlalleri, hakaret, hoşgörü kapsamı dışındadır. Hoşgörüde esas olan, ötekinin zarar görmemesidir.
Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaratılanı hoş gör
Yaratan’dan ötürü
( Yunus Emre)
Bu ifadelerde hoş görü, tamamen yaratılış, fıtratla bütünleşmiş bir durum arz etmektedir. Sadece insanın değil, tüm varlık âleminin nasıl yaratılmışsa o hal üzere hoş görülmesidir. Bu sebeple hoşgörü, fıtrattan yaratılıştan kaynaklanan her türlü farklılığı doğal kabul etmektir ve bu yönüyle kınamaya yer vermeyen ahlaki bir olgudur.
Başka bir ifade ile ırk, dil, cinsiyet, inanç ve düşünce gibi insanın hiçbir dahli olmadan doğuştan getirdiği temel özellikler hoşgörü çerçevesinde değerlendirilir.
İnsan, üstün yönleriyle birlikte kusurları olan bir varlıktır. O bir sürü zıtlıkları bağrında barındırır. İşte böyle bir varlık olan insanın af, hoşgörü her şeyidir. Af dileme, af bekleme nasıl kıymetli ise, af etme de o kadar yüce ve faziletli bir davranıştır. Küçükten kusur, büyükten af sözü bunun için söylenmiş olmalıdır.
İyiliğe karşı iyilik her kişinin karı
Kötülüğe karşı iyilik er kişinin karı
Peygamberimiz (s.a.v)’in kendisine her türlü eza ve cefa eder, yurdundan yuvasından hicret etmesine sebep olan, arkasından taşlayan, horlayan insanlara karşı asla kin ve intikam hissi taşımamış, aksine yumuşak davranmış ve onları hep affetmiştir. Affeden, bağışlayan, hoş gören kişi kendi şerefini artırır. Kur’an : “ her Kim affederde uzlaşırsa, artık onun mükâfatını vermek Allah’a aittir” (Şura, 42/40) buyrulur.
Günümüzde sudan sebeplerle aile içi veya toplumsal sorunlar karşısında şiddete başvurmak hiçte hoş bir davranış değildir. Bağışlamak, hoş görmek bir erdemdir. Kin ve nefretin olduğu yerde, sevgi ve saygı olmaz. Dünyada en huzursuz kimseler gönlünde kin ve husumet tutanlardır.
Dünya nasıl bakarsan öyle güzeldir.
Sevgisiz geçen günler ömre kederdir.
Herkes dünyasını kendi yapar
Dünya nasıl bakarsan öyle güzeldir.