Son yıllarda Avrupa ülkelerinde baş gösteren terör konusunu, uzun yıllardır terörle mücadele eden bir ülkenin vatandaşı olarak en iyi bir şekilde bilenlerden birisiyim. Yarım asra yakın bir zamandır bazı Batı ülkeleri tarafından desteklenen terör örgütlerinin söndürdüğü ocaklar, katlettiği binlerce sivilin acısı halen yüreğimizde tazeliğini korumaktadır. Biz, terörle mücadele ederken terör sevicileri, sivilleri katledenleri “özgürlük savaşçıları” olarak lanse ediyorlardı.
Oysa Türkiye, Soğuk Savaş öncesi Batı ülkelerinin jandarmalığını yaptığı gibi daha sonra da terörün Avrupa'ya ulaşmaması için karakol görevi üstlendi ve üstlenmeye devam etmektedir. Avrupa ülkelerinde terör eyleminde bulunan birçok terörist Türkiye'den sınır dışı edilmiş ve gönderildiği ülkeye de konuyla alakalı bilgi verilmiş ve dikkati çekilmiştir. Ama maalesef Batılı ülkelerin teröre karşı refleksleri çok zayıf olduğu için Türkiye'nin hangi cendereden geçtiğini nasıl bir mücadele verdiğini anlayamadılar, hatta “masum halka karşı şiddet uyguluyor” diye hedef tahtasına konarak yargılanmıştır.
Türkiye'nin “terör” dediğine, onlar “terör” diyemedi. Eğer Türkiye Batılılara rağmen teröre karşı kararlı mücadelesini devam ettirmeseydi bu gün Avrupa terörden başını kardıracak durumda olamazdı. Bazı ülkeler, Türkiye'nin bu konudaki konumunu bilerek, işbirliği yaparak ortak mücadeleye başlamışlar ve başarılı olmuşlardır. Komşularımızdan Almanya, Fransa ve Avusturya'da meydana gelen terör saldırılarının ardından Almanya Başbakanı Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel'le birlikte yaptıkları terör zirvesinde terörle mücadele konusunda anlaştılar. Almanya Başbakanı, İslam ismini kullanarak yapılan terör saldırına karşı Müslüman ülkelerle işbirliği yapılmasını savunurken, din adamlarının Avrupa ülkelerinde yetiştirilmesi, sosyal medyalardaki ırkçı, nefret ve şiddet eğilimli paylaşımların takibi ve Schengen ülkelerinin sınır mevzuatının yeniden elden geçirilmesi öne çıkan başlıklar oldu.
Terörün batının demokratik değerlerine saldırı olarak niteleyen liderlerin, hiç bir Müslüman'ın tasvip etmediği terör saldırıları karşısında yine hedefe bütün Müslümanları koymaları kabul edilir bir durum değildir. Oysa teröre başvuranlar karşılık terörü dışlayanların sayısı fazla olmasına rağmen bütün Müslümanları üzen "İslam terörü" tabirinin tekrar tekrar dillendirilmesi ve her Müslüman'ın potansiyel terörist olarak göstermek, teröre karşı verilecek mücadelenin başlamadan bitmesi anlamını taşımaktadır. Eğer Batılı ülkeler İslam ismini kullanarak teröristlere karşı mücadele edecekse mutlaka ülkelerindeki Müslüman topluluklarla ve ülkelerle işbirliği yapmak zorundadır. Hatta Müslümanlara yalvararak İslam'ın doğrusunu anlatmak için bütçe bile ayırmalıdır. Hiç bir konuda bir araya gelemeyen Avrupalı siyasi partiler, konu İslam olunca ırkçısı, yeşili, sosyal demokratı, Hıristiyan demokratı veya liberali bir araya gelebiliyor. Bu birliktelik mutlaka sorgulanmalıdır.
Terör zirvesini haberleştiren Alman devlet televizyonları, "Terör zirvesi gerçekleşti. Liderler şu konular üzerinde anlaştı. İmamların Avrupa'da yetiştirilmesi ele alındı" haberinin ardından “Almanya'nın en büyük İslami kurulu olan DİTİB din görevlilerini Türkiye'den getiriyor” sözlerine yer verdi. “Bu İmamlar Türk ordusunun Suriye'ye düzenlediği barış harekatına destek veriyor” görüşünü ortaya koyarak, bu imamların Almanya'daki görevlerini sorgulamaya başladı. Sanki bu imamların yetiştirdiği caniler, Fransa, Avusturya ve Almanya'da eylem yaparak masum insanları katlettiler gibi bir kurgu oluşturmaya çalıştılar. Oysa Diyanet İşlerine bağlı hiç bir camiden terör eylemine katılan bir kişi olmamıştır. Ama madem bir terör eylemi oldu o zaman hazır fırsat varken Diyaneti, Türkiye'yi hedef tahtasına koyarak “bunlar da o teröristler gibidir” mesajı veriyorlar. Bunlar üzümü yemek istemiyor. Bunlar fırsatını buldukça bağcıyı dövüyorlar. İçinde bulundukları çıkmazı öteleyerek bir yere varamayacaklarını anlayınca iş işten geçmiş olacak. Bizden söylemesi. Biz her zaman insanlığa düşman olan adı ne olursa olsun her türlü teröre karşıyız. Gelin birlikte üzüm yiyerek, zorlukları birlikte aşalım.