Trakya Üniversitesi (TÜ) Eğitim Fakültesi Alman Dili Eğitimi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hikmet Asutay, Almanya'da yaşayan Türklerin yıllar içinde ortaya çıkardığı edebi eserlerin anlatıldığı "Göç Yollarında: Altmışıncı yılında Türk Alman Edebiyatı ve Kültürü" isimli kitap yazdı.
Kendisi de Almanya'ya giden işçi bir ailenin çocuğu olan Asutay, çocukluk yıllarını Herne kentinde geçirdi. Eğitim için döndüğü Türkiye'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olan Asutay, Türk işçilerin Almanya'ya gidişinin 60'ncı yılında "Göç Yollarında: Altmışıncı yılında Türk Alman Edebiyatı ve Kültürü" isimli kitabı kaleme aldı.
Prof. Dr. Asutay, açıklamasında, 1961 Türkiye-Almanya İşgücü Antlaşmasıyla bu ülkeye giden işçilerin, önceleri belirli bir süre para kazanıp geri dönerek o birikimle Türkiye'de bir iş kurmayı amaçladıklarını söyledi.
Çalışma süresinin gittikçe uzamasıyla işçilerin eş ve çocuklarını yanlarına aldığını belirten Asutay, çocuk ve gençlerin gurbetçilerin dünyasını değiştirdiğini ifade etti.
"Türk-Alman edebiyatı 4 kuşağa ayrılıyor"
Asutay, Almanya'da geçen yılların edebiyata da konu olmaya başladığını, Yüksel Pazarkaya, Bekir Yıldız ve Fakir Baykurt gibi yazarların eserler verdiğini belirtti.
Türk-Alman edebiyatının 4 kuşağa ayrıldığını ifade eden Asutay, şöyle devam etti:
"Birinci kuşakta Türkiye'deyken de yazar olan insanlar gidiyor Almanya'ya. Daha sonra 2. ve 3. kuşakta orada doğup büyüyen ya da Türkiye'den giden çocuklar orada okuyorlar. Daha sonra orada yazarlık yapmaya başlayanlar da var. Ama birinci kuşak yazarlar hepsi hemen hemen Türkiye'den giden yazarlar. Yazar Bekir Yıldız Almanya'ya çalışmaya gidiyor para biriktiriyor, birkaç yıl kalıyor hatta dönüşte kendine bir matbaa makinesi alıp dönüyor. O birikimiyle Türkiye'de kendi matbaasını kuruyor. " diye konuştu.
Asutay, ilk kuşak yazarların eserlerini Türkçe kaleme aldığını, 2. kuşakla birlikte Türkçe'nin yanı sıra Almanca'nın da tercih edildiğini belirtti.
Üçüncü kuşağın ise tamamına yakınının Almanca'yı seçtiğini aktaran Asutay, şöyle konuştu:
"Bu yazarların ya da kitapların hedef kitleleri Almanya'daki insanlar. Yine gurbetçiler, Türkler ve Almanlar. O kitapların çoğu burada çevrilmiyor, basılmıyor piyasa kaygılarıyla. Bazıları evrensel anlamda pek çok okura ulaştığı için çevrilebiliyor. Renan Demirkan'ın 'Üç Şekerli Demli Çay' romanı gibi."
Almanya'daki Türklerin ortaya koyduğu eserlerin Türk Alman Edebiyatı ya da Almanca yazan Türk Edebiyatı olarak isimlendirildiğini belirten Asutay, " 60. yıl özel bir anlam taşıdığı için bir döngü olarak, böyle bir çalışma düşündük. Eskiler çok çalışıldı 1., 2. ve 3. kuşak. Bu alanda çok çalışma var." ifadelerini kullandı.
"Türk-Alman edebiyatı çok önemli bir hale geldi"
Asutay, Almanya'daki bütün azınlıklar içerisinde en iyi ve en çok çalışanların Türkler olduğunu dile getirdi.
Dil açısından bakıldığında da Almanca'yı en iyi konuşup öğrenen, konuşan ve yazanların Türk azınlığı olduğunu aktaran Asutay, şunları kaydetti:
"Öyle bir yeteneğimiz var. Bu da sevindirici bir şey. Dördüncü kuşağa gelene kadar baktığımızda toplumsal yaşamda oldukça etkin olduklarını görüyoruz. İş dünyasını anlatmayayım onlar zaten bilinen şeyler. Türkler Almanya'da edebiyat ve sanat dünyasında bir hayli birikim haline geldiler. İlk başlarda hiç ciddiye alınmadı."