BİRKAÇ GÜNDÜR İNTERNET SAYFALARINDA GEÇMİŞTE YAŞANMIŞ BİR AŞK HİKÂYESİ PAYLAŞILIYOR..
BENİMDE DİKKATİMİ ÇEKTİ..
OKUDUM.. GERÇEKTEN DUYGULU BİR PAYLAŞIM..
BU PAYLAŞIMI DEĞERLİ GRUP ARKADAŞLARIMIZDAN, ŞÜKRÜ CAN, DR. MUSTAFA ŞENER VE OSMAN ŞAHBAZ KARDEŞLERİMİZ DE GÖRMÜŞLER VE BANA GÖNDERMİŞLER..
AŞK MEŞK MESELELERİYLE EN ÇOK BİZ HEMHÂL OLUYORUZ???? ANLAŞILAN Kİ, YA DA SEVGİ, SEVDA KELİMELERİNDEN YAZILAR ÜRETMEK BİZE VERGİ BİR İŞ MİŞ???? GİBİ, KENDİLERİ PAYLAŞMAYIP, İNCELİK GÖSTERMİŞLER VE BİZİM PAYLAŞMAMIZI İSTEMİŞLER..
EN AZINDAN BEN BÖYLE ANLADIM.
BİZ DE PAYLAŞALIM, O ZAMAN..
EVET AŞK DENEN OLGU, DÜNYA KURULDUĞUNDAN BU YANA VAR..
SEVEN VAR, SEVİLEN VAR, SEVDİĞİ HALDE SEVİLMEYEN VAR, AŞKINA KARŞILIK BULAMAYAN VAR, BULSA DA KONJONKTÜRÜN MÜSADE ETMEDİĞİ DURUMLAR VAR..
KISACASI VAR DA VAR!..
BU PAYLAŞIM DA İŞTE BUNLARDAN BİRİ..
TÜRK SANAT MUSİKİSİNİN UNUTULMAZ BESTEKÂRLARINDAN VE ERMENİ ASILLI VATANDAŞLARIMIZDAN TATYOS EFENDİNİN YAŞADIĞI BİR HÜZÜNLÜ HİKÂYE.. GEÇMİŞTE BEN DE PEK ÇOK ŞARKININ TARİHÇE-İ HAYATINI YAZMIŞTIM VE SİZLERLE DE PAYLAŞMIŞTIM..
BU YAZI DA BUNLARDAN BİR TANESİ..
BENİM YAZMADIĞIM, ANCAK "HERKESİN YOĞURT YEMESİ FARKLIDIR" SÖZÜNDEN HAREKETLE VE DAHA RAHAT ANLAŞILMASI HASEBİYLE, BİRAZ DA KENDİ ÜSLÛBUMU KATTIĞIM BİR ANEKDOT..
BÖYLE BİR GRİZGÂHTAN SONRA SABRINIZI DA DAHA FAZLA ZORLAMADAN VE DE ÖZÜNDEN SAPMADAN YAZIYI SİZLE BULUŞTURAYIM..
Evet, tüm şarkıların bir hikâyesi vardır. Şarkılar, kendisini severek dinleyen her gönülde gizli kalmış bir aşk hikâyesini anlatır. "Gamzedeyim Deva Bulmam" şarkısı da bu tür şarkılardan biridir.
Hikâyenin kahramanı, Kemani Tatyos Efendidir. 1858 yılında İstanbul’da doğmuş Türk musikisine bestekâr, güftekâr olarak 50'ye yakın eser bırakmış, ömrü yokluk içinde geçmiş, öldüğünde kilise defterine kaydı ‘Tatyos, 1913 Çalgıcı’ olarak geçmiş bir keman virtiözü..
Tatyos pek konuşkan biri değilmiş. Onun ne düşündüğünü neler hissettiğini okuyabilen anlayabilen birkaç arkadaşı, dostu varmış. Koltuğunun altında kemanı, tütünden sararmış bıyıkları, çökmüş avurtları, uykusuzluk ve aşırı içkiden kan çanağına dönmüş göz çukurları ile hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, çocukluğundan beri dilini gönlüne hapseden ruh derinliğini ancak kemanından dökülen nağmelerle anlatan, önceleri geçimini düğünlerden temin eden, daha sonra Galata’daki Pirinççi gazinosundaki çalışmalarıyla ve yaptığı besteler, semailer, peşrevlerle tanınan ve İstanbul’un dört bir yanında düzenlenen fasıl heyetlerinde eserleri çalınan bir müzik insanı.
Tatyos Efendinin en yakın iki dostu gazeteci-yazar, bestekâr Ahmet Rasim ve gazinodan arkadaşı kemençeci Vasili’dir.
Bir akşam Beyoğlu’nda Ahmet Rasim, Vasili ve Tatyos, ‘Ehl-i aşkın neşvegâh-ı kûşe-i meyhanedir' ile başlattıkları musiki meşki ‘Bilsen ne belâ geçti şu biçare serimden’ semaisiyle devam etmiş..
Tatyos Efendi gece boyunca kemanı elinden hiç bırakmamış. ‘Mani oluyor halimi takrire hicabım’ gibi içli şarkıları peşpeşe döktürmüş.
Gece sona ererken meyhanede birkaç müşteri ve sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren birkaç çocuktan başka kimse kalmamışken, Vasili ve Ahmet Rasim Bey’de tam gitmeye hazırlanırken, Tatyos bir an da kemana uzanmış sanki saatlerdir çalan o değilmiş gibi kemanı omuzuna yerleştirerek dudaklarında da acı bir tebessümle o ana kadar duyulmamış o uşşak şarkıya giriş yapmış..
Bakın neymiş o şarkı;
"Gamzedeyim deva bulmam../
Garibim bir yuva kurmam../Kaderimdir hep çektiren../
İnlerim hiç rehâ bulmam.
Elem beni terketmiyor../
Hiç de fasıla vermiyor../Nihayetsiz bu takibe../
Doğrusu takat yetmiyor../
Tatyos kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir kelime edecek hali yoktur.
Vasili ağlıyor, geride kalanlar da göz yaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlar. Birkaç hafta içinde İstanbul’da bu şarkıyı ezberlemeyen ne hanende ne sazende kalıyor.
Uzatmayalım,
Günler günleri kovalıyor ve Tatyos'da her fâni gibi günü geldiğinde vefat ediyor.
Tatyos’un naaşı Kadıköy’de bir kilisenin ayin salonuna getiriliyor. O an sayısı onbeş, yirmi kişiyi geçmeyen kalabalığa ibretle bakan Ahmet Rasim, daha kısa bir süre önce Galata’da Beyoğlu’nda onu dinlemek için yüzlerce kişinin akın ettiği salonları düşününce, insanların vefasızlığına hayıflanıyor.
Cenazesinde üç kız kardeşi, dul eşi, kadim dostları Ahmet Rasim, kemençeci Vasili ve kendisiyle yıllardır çalıştığı iki sazende ve de kilisenin uzak köşesinde ağlayan bir kadından ibaret küçük bir topluluk uğurluyor son yolculuğuna Tatyos’u..
"Gamzedeyim, Devâ Bulmam" şarkısının hikâyesini Ahmet Rasim’e, vefâtından hemen önce Vasili hasta halinde anlatıyor..
Hikâyenin esas dramatik tarafı burada..
Tatyos’un Ortaköy’de bir çocukluk aşkı varmış.
Kendi cemaatinden olan Anita'nın ailesi aniden Erivan’a göçünce kavuşamamışlar. Tatyos’da sonradan başka bir hanımla evlenmiş.
Ancak yıllar sonra bir gün Anita'nın İstanbul’a döndüğünü ve otuz yıldır da evlenmeyip kendisini beklediğini öğrenmiş Tatyos.
Devam edelim;
Ahmet Rasim Bey Tatyos’un kilisede yapılan cenaze töreninin sonunda oturduğu yerden kalkarken kilise sırasına bırakılmış bir zarfı farkediyor. Zarfın üzerinde, "Tatyos ile birlikte defnedilsin" yazmaktadır.
Zarfı Tatyos'un yıllar önceki çocukluk aşkı olan Anita, Ahmet Rasim Bey’e fark ettirmeden onun yanındaki sıraya koymuştur.
Ahmet Rasim'de zarfı alıp usulca ceketinin cebine koyar. Zarfın kendi yanına konulmasının bir tesadüf olamayacağını düşünüp ve zarfın içindekileri okumanın belki de Tatyos’a karşı ifa edilecek son görev olacağına kanaat getirir..
Evet, Ahmet Rasim Bey tarafından görülen ve yarım saat sonra da Tatyos’un naaşı ile birlikte toprağa giren zarfın içindeki kağıtda şu satırlar yazılıdır..
"Gamzedesin devân benim/..
Garip kuşsun yuvan benim/..
Çektiğimiz yeter gayri/..
Kaderimsin inan benim..
Takat yetişmez eleme/..
Bülbül imrenir çileme/..
Bizim şu kara sevdamız/..
Kalsın öteki aleme/..
Elbet kadrini bilirim/..
İste, canımı veririm/..
Küsme talihine ey Tatyos/..
Çok durmam, ben de gelirim/..
İşte böyle kıymetli dostlar..
Ah bu gönül şarkıları..
Ah kâlplerden dudaklara inen ve oradan da tüm yanık gönüllerde ma'kes bulan nağmeler..
Aşk da, sevgi de, umut da, acıları dertleri paylaşma da yıllar boyu kılavuz olan, yürek yangınına eş, gönül yarasına kardeş olan besteler..
Ve işte o şarkılardan birinin hüzün dolu hikâyesi.
O Tatyos ki, arkadaşı Ahmet Rasim'in hanımı Fatma Hanım için güftesini yazdığı " "Bu Akşam Gün Batarken Gel" şarkısını üç beş dakika içinde bestelemiş olan bir ünlü müzik insanı..
Ahmet Rasim'de dostunu son anına kadar yalnız bırakmayan ve günümüzde bile dillerden düşmeyen bu muhteşem eserin zamanımıza kadar ulaşmasına kemençeci Vasili'yle birlikte vesile olmuş bir başka büyük üstâd..
Netice-i kelâm;
Aşk bir çocukluk sevincidir içimizde olan..
Ve o eski aşklar kalmayınca da Faruk Nafız Çamlıbel’e ait satırlar gelir akıla;
"Ne şair yaş döker,
ne aşık ağlar..
Tarihe karıştı eski sevdalar..
Vesselâm..