Sevgili Okurlar,
Hangi dinden, dilden, coğrafyadan, düşünce ve fikirden olursa olsun, herkesin; yaşama, kendini tanımlama ve değerli kılma hakkı vardır.
İnsanların; değerleri, yaşam tarzları, olaylara bakış açısı, inançları, beklentileri, zevkleri ve dünyayı algılama ve yorumlama şekilleri farklı olabilir.
Bunlar, dünya hayatının zenginlikleridir.
Bu nedenle; toplum yaşamında olsun, ikili ilişkilerde olsun, olaylara bakış açıları farklı farklı olabilir.
Bu farklılık bir ayrışma sebebi olmamalı, farklılıklar zenginliğimiz olmalı.
Dinler tarihi alanında yapılan çalışmalar da göstermiştir ki, her din değişik zaman ve zeminlerde farklı anlaşılmış, yorumlanmış ve yaşanmıştır.
Farklılık insanlığın yaradılışından gelmektedir.
Bu farklılıklar, övünmek veya yerinmek veya da üstünlük vasıtası değildir.
Farklılık eşyanın tabiatında vardır. İnsanın farklı niteliklerini ve yanını yok etmeye çalışmak “ yaradılışa müdahaleye” kalkışmaktır.
Dinimiz herkesi Allah’ın kulu olarak görür. Kişileri ırkı, rengi, cinsiyeti, zengin veya fakir olması ve benzeri konularda eleştirmek ve ayrımcılık yapmak toplumsal barışı da zedeler. Peygamberimizin , “ Hepiniz âdemin çocuklarısınız” buyurarak eşitliğe işaretini hatırlamak gerekir.
Birlikte bir arada yaşama fıtri olduğu kadar, psikolojik, sosyolojik ve iktisadi bir gereklilikten kaynaklanmaktadır.
Anadolu’nun muhabbet piri, Eskişehirli, Yunus’un söylediği gibi “ Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek” dostlukları hayata hâkim kılabilmektir.
Din ve inançlar sistemi, toplumsal bütünleşmenin en etkili araçlarından birisi olarak kabul edilmiştir. Din bir zamk, bir çimento gibi toplum fertlerini birbirine kenetler.
Hiçbir dinin özünde çatışma değil, aksine barış vardır. Mesela Hintliler kutsal Ganj nehri kenarında gezerken birbirleri ile karşılaşınca barış anlamında şanti, şanti derler; Museviler birbirleri ile karşılaştıkları zaman şalom, şalom derler; Müslümanlar birbirleri ile karşılaşınca selam, selam derler.
Batıda yıllarca süren, din savaşları ve din hürriyeti ihlalleri İslam dünyasında görülmemiştir. Osmanlı’da çok milletli ve çok dinli toplum yapısı içinde kimseye dininden dolayı baskı yapılmamış ve hiç kimse inancından dolayı temel haklarından mahrum edilmemiştir.
Farklılıklar ayrılıklarımız değil, zenginliklerimiz olarak görülmelidir. Her insan bütün renkleriyle bir halının yâda kilimin desenindeki çizgi ve motif gibidir. Farklı anlayışlar da yukarıda temas edildiği gibi, gökkuşağındaki renkler gibi birer zenginliktir. İnsanlar kendi şartlarına uygun olanı seçip uygulama şansı bulur. Çünkü farklı şartlar ve kültürler coğrafyasında yaşayan insanlardan, aynı uygulamaları beklemek zorlama olur.
Son söz Yunus’un olsun.
Cümle yaradılmışlara bir göz ile bakmayan
Halka müderris ise hakikatte asidir. (Yunus Emre)