Emekli Büyükelçi Ömer Engin Lütem tarafından 2006 yılında kaleme alınan “Ermeni Terörü” adlı çalışmada yer verilen bilgilere göre, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ermeni diasporasındaki ve Ermenistan'daki bazı gelişmeler Ermeni şovenizminin yeniden doğmasına neden oldu.
Yabancı ülkelere göç eden Ermenilerin asimile olmaya başlamaları, onlarla beraber göç eden Ermeni kiliseleri ve siyasi partileri için yaşamsal bir tehlike oluşturdu. Ermeniler, asimilasyonu engellemek, yani Ermeniliklerini muhafaza etmelerini sağlamak için aşırı milliyetçi duyguların canlandırılmasına karar verdi.
Amerika'daki Yahudiler örnek alındı
Amerika'da Yahudilere sempati ile bakılmasının nedeni Yahudilerin soykırıma uğraması olduğundan, bu soykırım örnek alınarak Ermenilerin de tehcir yoluyla "soykırıma" tabi tutulduğu ileri sürülmeye başlandı. Aynı zamanda Ermeni kilisesi, okulları ve derneklerinde bu tema işlenerek Ermeni gençleri için bir tür beyin yıkama işlemi yürütüldü.
Yaklaşık yirmi yıl sonra Ermenilerin ikinci ve üçüncü kuşağı, Türkiye ve Türklere karşı koyu nefret duyguları beslemeye başladı. Böylece iddialar, Ermeni milliyetçiliğini alevlendirdi.
İddiaların diaspora Ermenilerinden çıkıp uluslararası bir boyut kazanması için "Ermeni soykırımının 50. yıl dönümü" olduğu ileri sürülerek 1965 yılı Nisan ayında büyük törenler düzenlendi.
Ermeni terörü dönemi
Gurgen Yanıkyan adındaki Ermeni'nin 27 Ocak 1973'te Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir'i katletmesi yeni bir Ermeni terörü dönemi başlatarak, diasporanın aşırı çevrelerine ilham verdi. Bu olayın ABD basınında yer alması, davalarının dolaylı bir şekilde propagandalarını yapmak ve siyasi amaçlara ulaşmak için şiddet kullanmak geleneğine sahip olan Ermenilere davalarının dünya çapında duyurulması için Türk diplomatların öldürülmesi fikrini aşıladı.
Ermeni terörünü kolaylaştıran etmenler
Bu dönemde Lübnan'ın iç durumu ve Kıbrıs Barış Harekatı, Ermeni terörünün başlamasını kolaylaştırdı.
Ülkedeki dini cemaatlerin haklarını korumak için kurulmuş ve dini cemaatler bir millet oluşturmadığından dış baskılara ve tehlikelere karşı mücadele etme gücü zayıf bir devlet olan Lübnan, her türlü terörist kuruluşun adeta serbestçe faaliyet gösterdiği bir ülke haline geldi. Bu ülke karışık durumu nedeniyle "ASALA" ve "Ermeni Soykırımı İçin Adalet Komandoları" adlı iki büyük terör örgütünün kurulmasına olanak sağladı.
Kıbrıs Barış Harekatı ise mevcut antlaşmalara dayanılarak kullanılan bir hakkın sonucu olmasına rağmen, Batı dünyası ve kamuoyu tarafından bir devlete saldırı olarak algılandı ve Türkiye çok eleştirildi. Bu eleştiriler, Ermeni terörünün özellikle Avrupa'da fazla tepki çekmemesinin başlıca nedenlerinden birini oluşturdu.
Terör olayları ve kurbanları
Katledilen 4 Türk büyükelçiden 3'ü 1973'ten 1978'e kadar olan 6 yıllık dönemde öldürüldü. İzleyen yıllarda alınan önlemler sayesinde büyükelçilere erişmek zor olunca, yurtdışındaki tüm Türk memurları hedef haline geldi.
Ermeni terör olaylarının sayısı 1979'dan itibaren yükselmeye başladı, 1980-1983 yılları terörün en yoğun olduğu dönem oldu. Toplam 699 olan terör olayının 580'i bu dönemde meydana geldi. Terör eylemleri 1986 yılında son buldu.