Değerli Okurlar,
Son zamanlarda hemen herkes her konuda bilirkişi gibi davranıp, önüne geleni eleştirmeye başladı ki bu durum sağlıksız bir eleştiri kültürünün oluşmasına neden oldu. Tabiki eleştireceğiz. Gördüğümüz yanlış ve eksiklikleri dile getireceğiz. Ama önce eleştirinin nasıl olması gerektiği konusunda bilgi sahibi olmamız gerekiyor.
Eleştiri, kusurlu, eksik veya sakıncalı olan bir şeye müdâhale edip, doğrusunun ve hatasız olanının ortaya çıkması için yapılan düzeltme çabasıdır.Her şeyden önce prensip olarak yapılan eleştirinin doğru, olumlu ve toplumsal faydayı gözeten bir amacı olması gerekir..
Şüphesiz, eleştirinin farklı etki yapan tarzları, türleri ve dozları vardır. Kişilik özelliklerine yönelen, başkalarının yanında rencide eden, kişinin beklemediği bir anda donup kalmasına neden olan, umutlarının heves ve heyecanının tükenmesine neden olan yıkıcı eleştiri, aslında eleştiriden çok art niyetli bir saldırıdır. Eleştiri, yıkmak, bitirmek ve yok etmek amacıyla yapılırsa saldırgan bir davranışa dönüşür ve büyük olasılıkla giderek tırmanan olumsuz bir çatışma sürecini başlatır.
Gerçek eleştiri, yol gösteren, destek sağlayan, moral ve ilham veren, yapıcı ve olumlu ifadeler içeren ve gerçek dostlar arasında olması gereken bir iletişim biçimidir. Böyle bir iletişim tarzını oluşturan ilişki anlayışı, sağlıklı bir eleştiri kültürünün oluşmasını da sağlar.
Kişilere ve kişilik özelliklerine yönelik eleştiriler çoğu kez dedikodu, suçlama, şikâyet, saldırı, taciz ve benzeri nitelikler taşır ve bunların hiçbir yerde yeri yoktur.
Eleştiri dozu, eleştiren ile eleştirilen kişi arasında normalde var olan saygı, sevgi perdesini zedelemeyecek düzeyde olmalıdır. Bu ölçü, aile fertleri için olduğu gibi, yabancılar için de geçerlidir. Buna göre, evladın babasını eleştirmesi, öğrencinin hocasını eleştirmesi, küçük kardeşin abisini eleştirmesi çok dikkatli bir üslupla yapılmalıdır
Bir kusuru abartarak sahibinin bütün iyiliklerini hiçe saymak eleştirinin ilmî değil, art niyetli olduğunun göstergesidir.
Eleştiri yapacak kimsenin, haber kaynağını kontrol etmesi gerekir. Haber kaynağı sağlam olmayan kişinin tenkidi, hedefine ulaşmamaya mahkumdur. Çünkü eleştirilen kişiye iftira atılmış, sözleri çarpıtılmış veya en azından, yanlış anlaşılmış olabilir. Dolayısıyla haber kaynaklarının haberlerine karşı son derece titiz olmalı, verdikleri haberlerde çarpıtmanın olabileceğini mutlaka hatırda tutmalıdır.
Eleştiri yapıcı olmalıdır. Eleştiri ne kadar içten ve samimi olursa, o kadar verimli olacaktır. Eleştirilen kimse, eleştirenin iyi niyetini anlamalı, samimiyetini görmelidir.
Eleştiriden rahatsız olmamak gerekir. Kendine güvenen kişiler eleştiriden rahatsızlık değil, memnuniyet duyarlar. Çünkü bunun bir çok faydası olabilir. Çok zaman, nice yanlış anlamalar, eleştiri sayesinde açığa kavuşur ve yeni dostlukların oluşmasına sebep olabilir.
Eleştiri sadece başkalarına yönelik olmaz.Kişinin kendi kendini eleştirmesi de gereklidir. Buna öz eleştiri (oto kritik) ya da nefis muhasebesi adı verilmektedir.
Konuyu özetlemek gerekirse:
1. Önce araştırmak sonra eleştirmek gerekir.Araştırmadan yapılan eleştiriler ister istemez duygusal dalgalanmaların etkisinde kalır.
2. Kişiliği değil tutum ve davranışları eleştirmek lazımdır. Doğrudan kişiliği hedef alan eleştiriler hiç bir işe yaramadığı gibi, yeni kin ve düşmanlık tohumlarının atılmasına yol açar.
3. Karşı tarafı dinlemek gerekir. Karşı tarafın öne sürdüğü fikirlere kulağını kapayarak, peşin hüküm ve önyargıyla yapılan eleştiriler, sorunu çözmek bir yana daha da ağırlaştırır.
4. Çözüm önerisi geliştirilmelidir. Salt eleştiri, fayda yerine zarar verir.
5. Eleştiriden önce özeleştiri yapılmalıdır.Hatalarının ve zaaflarının bilincinde olan kişi, eleştirilerini daha insaflı yapar ve karşı tarafa daha anlayışlı davranır.
6. Eleştiride tarafsız olunmalıdır. Taraflı eleştiriler, yolsuzlukları arttırır, şiddet eğilimini besler.
7. Eleştirilerden yararlanılmalıdır. Eleştirilere kulak verildiğinde ve bu eleştiriler içselleştirildiğinde düşünceler yeni boyutlar ve derinlik kazanır.
Sonuç olarak eleştiri, yağmur gibi, bir insanı köklerine zarar vermeden besleyecek kadar nazik olmalıdır.
Eleştirelim ama incitmeyelim, ve yeri geldiğinde yiğidin hakkını yiğide verelim.