Değerli Okurlar,
İnsanlar başkalarının acılarını ne kadar anlamaya çalışsa da, destek ve yardımcı olma noktasında o kadar istekli olamıyor yada olmuyor. Egoizm o kadar benliğimizi kaplamış ve esir almış durumda ki etrafımızda olup bitenlere film izler gibi bakıyoruz. Aman canım bana ne, kendi işini kendi halletsin gibi derin sesler yükseliyor kafamızın içinde.
Nasrettin Hoca fıkralarından biri tam da bu konuyu işlemektedir. Fıkraya göre köylülerden birinin eşeği kaybolmuş. Köy halkı etrafa dağılıp eşeği ararken hocaya rastlarlar. Hoca ne yaptıklarını sorunca, kaybolan eşeği aradıklarını söylemişler ve Hoca’dan da bağ ve bahçelerin içini aramasını istemişler. Hoca hiç acele etmeden bir yandan türkü söylemeye bir yandan da sağa sola bakınmaya başlamış. Hocayı görenler ne yaptığını sormuşlar. Hoca da eşeği aradığını söylemiş. Köylü bu şekilde eşek arayan hocayı görünce şaşırmış ve
- Hocam böyle eşek mi aranır? demiş.
Hoca cevaben:
- Eeeee!… el elin eşeğini türkü söyleyerek arar demiş.
Nasrettin Hoca fıkrasında da olduğu gibi birilerinin yaşadığı sıkıntı başkalarına hafif gelebilir. Kendimizi o insanın yerine koymadıkça yahut aynı sıkıntıyı yaşamadıkça tam manasıyla karşımızdakini anlayamayız. Fakat bu durum bizim eşeği türküyle aramamıza mazeret olamaz. İnsanlık, yardımseverlik bu olmamalı. Her ne durumda olursa olsun bize düşen ve yakışan, insanlara ve insanlığa yardımcı olmaktır. Bizler gerek iş, gerek ticaret, gerekse özel hayatlarımızda bir çok kez sıkıntılarla karşılaşıyor, bazen de hatalar yapıyoruz. Bu sıkıntılar veya hatalar insana özgü bir durum olmak beraber, sıkıntıları giderici tedbirler almamak ve hata da ısrar etmekte bir o kadar yanlış ve ahmakçadır. Asıl olan hatalarımızı düzeltmek ve bunlardan ders çıkartmaktır.
Yazılı ve sözlü medyada insanların yaşadıklarına dikkat ederseniz en çok sıkıntı sahibinin perişan olduğunu kendini oradan oraya attığını ve birçok şey yapmaya çalıştığını fark edersiniz. Yardım etmeye çalışanlar ise göstermelik kahramanlıklardan ibarettir. Tabi burada yüreğini ortaya koyan gerçekten yardımsever, vefakar, cefakar insanlarımızı tenzih ediyorum. Benim burada ki eleştirim; kendi canları yanmadığı için başkalarını anlamayan, anlamak istemeyen, maddiyatı ön plana çıkaran, yardımcı olsa bile bunu reklam amaçlı kullanan, vefayı, cefayı unutan ve insani değerlerden uzaklaşan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen insanlarımıza.
Peki nasıl bu duruma geldik ve bu kadar vurdumduymaz olduk. Film izler gibi olayları izler olduk. Bırakın eşeği türküyle aramayı, eşeği hiç aramaz olduk. Birbirimizi arayıp sormaz olduk. Özümüzde bize öğretilen üzüntüler paylaştıkça azalır, sevinçler paylaştıkça çoğalırın tam tersine ne üzüntümüzü ne de sevincimizi paylaşır olduk. Velhasıl sonuçta kimsenin dahi haberi olmadan bu diyardan göçer olduk.
Sonuç olarak, eşeğini sağlam kazığa bağla ki aramak zorunda kalmayasın. En önemlisi ararken kimseye muhtaç olmayasın.