Son dönemde İsviçre medyasında bir gazete muhabirinin İslam ve camilere karşı, çok iyi niyetli olmayan haberlerini okuyoruz. Domino taşı misali bu aleyhte haberler günlerce sürüyor. Son olarak Erdoğan üzerinden Diyanet ve bağlı olan camiler hedef alındı. Bu muhabirin kulağına kim ne fısıldıyorsa eksik fısıldamış. Diyanet, Erdoğan hükümeti zamanında kurulmadı. 80 yıldan fazla zamandır var. Düne kadar Diyanet'i 'İlegal dini yapılanma yerine devlet kontrollü, İsviçre kurumlarıyla ortak hareket eden kurum olması daha iyi'' diyerek övenler bugün yine aynı kişilerdi.
''50 bin Suriye'li mülteci İsviçre'ye gelecek'' denildiğinde siyasileri, medyası ve halkı ayaklanırken, 3 milyon Suriye'li mülteciyi yönetimini beğenmediğiniz Türkiye barındırıyor. Cumhurbaşkanı'mız Erdoğan'a diktatör diye atılan başlıklarla yapılan haberlerde Türkiye'nin tek olumlu bir haberi yapılmıyor. Bunca olumsuz bakış arasında tek olumlu haber bulamasan bile, senin ''diktatör'' diye itham ettiğin Erdoğan'ın ülkesinin 3 milyon Suriye'li mülteciye kapılarını açmasından dolayı bile, arada bir utanıp vicdanın rahatsız olup bunu haber yapman gerekmez mi?
Erdoğan'ı kapak sürmanşet haber yapanlar Esad'ı iç sayfada bile haber yapmıyor, neden?
Ben son dönemlerde 'diktatör' diye tanıtılarak Erdoğan'ı sürmanşetten kapak haber yapan Blick veya diğer aynı gazetelerde, dünyanın siyasi dengelerini altına üstüne getiren Suriye meselesini enine boyuna ele alan bir haber, milyonlarca insanın evini yurdunu terketmesine neden olan Esad aleyhinde tek haber yapıldığını okumadım görmedim.
Diktadörden çok rahatsız oluyor gerçekten insanlık namına kaygılarınız mı var, o zaman ben size tüm Batı ülkelerine, her fırsatta Erdoğan'ı şikayet edenlere mültecilerin hakkını savunan birisi olarak yalvarıyorum. ''Ne olursunuz 3 milyon Suriye'liyi diktatör dediğiniz Cumhurbaşkanı'nın ülkesinden alın kurtarın, kendi himayeniz altında koruyun''. Batı medyasında Türkiye ile ilintili haberlerin neredeyse tamamı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bağlanıyor. Başlık bile Erdoğan ile duyuruluyor. Ancak, Erdoğan'ı hedef alarak bu gazeteler Türkiye aleyhinde sürekli bir algı yayma yarışı peşindeler. Ticarette de siyasette de her zaman bir cam kıran çocuk bir bir de camcı vardır. Özellikle petrol olan bölgelerde cam kıranlar yani ateş yakanlar daha fazlalıkta. Hatta İŞİD gibi Erol Taş'lar çıkıyor piyasaya. Sonra buralara itfaiye olarak gidenler, sözde yanan ateşi söndürmeye gidiyorlar. Cüneyt Arkın gibi kurtarıcı kahraman ülkeler var biliyorsunuz. Medya ilk olarak camileri günlerce gündeminde tutuyor, ülkenin gündemini belirliyor. Ardından Kanton Yönetimlerine baskılar artıyor. Yani camı kıran kişiler görevlerini tamamladıkları an, camcılar piyasaya çıkıp, kırık camların olduğu mahallelerde ''camcı'' diye bağırmaya başlıyor. Bunlar da siyasetciler. Hatta siyasetin Erol Taş'ı yani SVP devreye giriyor ve ''Camiler kapansın, imamlara yasak getirilsin..'' çağrıları yapmaya başlıyor. Ve bu çağrılardan sonra Partisi tedrici konuyu referanduma taşıyor veya parlamento'da tartışmaya açıyorlar. Halkın anlayacağı dilden, ''Sen önce biraz ısıt, sonra biz devreye gireriz'' mantığı işliyor.
''Erdoğan'ı niçin savunuyorsun'' diye sonra beni veya benim gibi düşünenlere itham ediyorsun. Ben Erdoğan'ı savunmuyorum. Erdoğan veya sonrasında gelecek kişi geçicidir. Ben Türkiye'yi savunuyorum. Senin veya sizin hiç bir zaman anlayamacağınız aslında bu. Ben, benim ülkenin her siyasi parti liderini Erdoğan'ı savunduğum gibi savunurum. Doğuştan Türkiye ile olsa bile, bu nefretimi Türkiye'yi yöneten başına geçen herkese saldırarak göstermem. Erdoğan da beni veya kendisini şahsi olarak savunmuyor. Ülkesi aleyhinde yapılan her türlü saldırıda kendisine oy verenlerin ve oy vermeyenler dahil, 80 milyon halkının haklarını korumak, onların rahatsızlıkları adına kurumları gerekeni yapmak durumunda. Halk Erdoğan'ı bunun için seçiyor. Bugüne kadar bunlar yapılmadığı için, ülke kendisini savununca işte son günlerde olduğu gibi medya üzerinden yaygara kopartıyorsunuz. Havada uçan sinek düşse Batı medyasının neredeyse başlığı''Erdoğan sineği düşürdü'' olacak. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı ve sorumlu birimlerinin bakanlıkları var. Her olayda konuyu Erdoğan başlığıyla haberi duyuruyorsun, kusura bakma bunda kimse iyi niyet aramaz. Anlayamadığım, Türkiye demek Erdoğan, Erdoğan demek Türkiye değil. Türkiye Cumhuriyeti 80 milyon nüfusu olan büyük bir Devlet. Türkiye'de, İsviçre'de veya Avrupa ülkelerinde hasıl olan bir konuda, burada Türkiye'nin sorumlu Bakanlığı, Büyükelçisi, Konsolosu konuyla ilgilenecek. Sokakta asılan afişi bile ''Erdoğan afişi kaldırtıyor'' başlığı atarken acaba siz Erdoğan'ın bundan haberinin bile olmadığını bir kere düşünüyor musunuz?
Türkiye iç meselemize karışıyor diye yakınan siyasetciler, sizin siyasetcilerinizin Türkiye'deki sayısız konuda sizin kendi ülke meclislerinizde yıllardır şikayet ve yasa teklifleri yaptıklarını ya bilmiyor ya görmüyorsunuz. Türkiye'deki sokak olaylarında Polis ile çatışan grupların en önünde Alman Yeşiller Partisi'nden Claudia Roth yok muydu? Can Dündar'ın sorgulandığı mahkeme salonunda İstanbul'daki Konsoloslar orada Piknik mi yapıyordu?