Biz bize konuşmanın kimseye faydası yok..!

Cemil Baysal

Geçmiş yıllarda Avrupa'daki Türk seçmenle buluşmak adına gelen milletvekillerinin konuşmalarının, şahsen hiç etkisi olduğunu düşünmüyorum.
Siyasi partilere ayrılan bütcelerden dünya kadar masraf yapılarak tertiplenen bu buluşmalara giden Türk vatandaşları, zaten kararını veren kişiler.
Çoğuna katıldığım bu buluşmalarda, daha farklı kesimden gelip o konuşmalardan sonra fikrini değiştireni hiç görmedim.
Bu buluşmaların ne yazık ki gelen vekillerle yanyana fotoğraf çektirmekten öteye bir yararı olduğunu düşünmüyorum.

Bir taraf kendi tabanıyla buluşup muhalefeti eleştiriyor.
(Eleştirmese de zaten oraya gelen o kesim muhalefete oy vermeyecek)
Diğer tarafın milletvekilleri gelip kendi tabanıyla buluşuyor ve sadece iktidarı eleştiriyor.
(İktidarı eleştirmesen de zaten buradan iktidara tek oy veren çıkmayacak)
Ama Milletvekilleri seçimden seçime buradaki vatandaşlarla hasret gidermek için geliyorsa bu farklı.

Özetle iki taraf kendi çalıp kendi dinliyor..

Oysa;
Keşke gelen milletvekillerinin mitinglerinde buluşmalarında her kesimden Türk seçmeni gelse dinlese..
Ya da Avrupa'daki siyasi partilerin yaptığı gibi, 3-4 büyük partinin milletvekilinin katıldığı halk buluşmaları paneller düzenlenebilse..
Her farklı kesimin katılımıyla, siyasi parti milletvekilleri KAVGASIZ Avrupa'daki vatandaşlara yönelik projelerini ve ortak konular üzerinde partilerinin çözüm önerilerini anlatsa..

İki tarafta;
Ancak karşı tarafın korku ve ve kaygılarını gideren konuşma ve sorularını cevaplamakla yeni seçmen kazanabilirsin. Kemikleşmiş oyu garanti seçmene ne anlatsan fazla..
Hem gelen milletvekillerinin, hem toplantılara giden vatandaşın zamanına ve parasına yazık..!

Avrupa'ya gelip ulusal kanallarda izlerken ezberlediğimiz aynı konuşmaları, 1 saat yeniden Türkiye'deki güncel konuları iktidar-muhalefet didişmesini anlatmanın hiç bir manası yok.

Avrupa'daki vatandaş sana neden oy vermeli, gel bunu anlat..!
Örneğin Sinop'ta, Uşak'ta, Mersin'de yapılan hastane, Sakarya'da yapılan köprü, Adana'da yapılan huzurevi, Batman'da açılan Üniversite, Ordu'da açılan otoban, emeklilere verilen zam, işsizliğe çözüm ve ekonomiye yapılan yatırımlar gibi gibi..
Avrupa'daki Türk vatandaşlarının kemikleşmiş sorunları bunların hiç birisi değil..

Avrupa'da;Türklerin ırkcılık, göç, emeklilik, huzur evleri, geri dönüş sorunları ve genç kuşağın ana dil-asimilasyon sorunları konuşulmalı ve çözüm önerileri sunulmalı..
Gelecek kuşağı nasıl kurtaracağız, kimliğini benliğini kaybetmemiş nasıl eğitimli aydın gelecek nesiller yetiştireceğiz? Birinci kuşak bir gün hep dönmeyi dünüyordu. Ancak çocuklar torunlar derken, dallanıp budaklanan aileler artık bırakın dönmeyi, öldüklerinde torunlarının kendilerini ziyaret edebilecekleri mezar yerleri planlamaları içinde. Yaşlandıklarında çocukları ve torunlarına yakın yerde yaşayabilecekleri dini ve manevi ihtiyaçlarına uygun huzurevleri neredeyse öncelikli konuların başında geliyor.
Kesin dönüşlerde araba çıkarabilme, emeklilik için ödenenen prim borçlanması, İsviçre'de halen çözülemeyen AHV sorunu. Çalışmayan bir emeklinin İsviçre'de ödemek zorunda olduğu AHV emeklilik primi, Ankara'da halen bu kişiyi çalışıyor gösteriyor.
Tüm bunlarla ilgili, o ülkelerdeki Türklerin yerel sorunlarıyla ilgili projelerinizi gelin anlatın. 

Şunun altı çizilmeli:
Geçtiğimiz seçimler öncesi yaşanan onca tantana patırtı gürültüden sonra, bazı derslerin çıkarıldığını ümit ediyorum.
Gelenler gelip konuşup gidiyor. Bu konuşmalar ve inatlaşmalar sonrası yabancı basına yansıyan olaylar neticesinde, bu ülkelerde yaşayan Türkler bunun acısını uzun zaman çekiyor. Oluşan önyargı ve nefret doğrultusunda,kimi iş, kimi kiralık daire kimi meslek yeri bulamıyor. Bazı Türk çocukları okulda zor durumda kalıyor. Kimi Türk esnafların işyerleri Yabancılar tarafından boykot ediliyor.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.