Ekonomi için bacasız sanayi olarak değerlendirilen turizm sektörü için Türkiye gibi turizm ülkeleri bu pazardan daha fazla pay alabilmek için kıyasıya yarışıyor. Koronavirüs salgını nedeniyle Avrupalıların en çok tercih ettikleri ülkelerden İspanya'da tatil fiyatları bir önceki yıla oranla yüzde 24 daha ucuz, İtalya'da yüzde 11 ve Türkiye'de yüzde 27 gibi bir düşüş göze çarpıyor. Türkiye'nin daha ucuz olmasında Euro'nun satın alma gücünün etkili olduğunu hatırlatalım. Diğer yandan da küresel salgından az etkilenen ülkelerden Portekiz'de yüzde 27, Hırvatistan'da yüzde 22 ve Yunanistan'da yüzde 19'luk fiyat artışıyla turizm sezonu açıldı. Akdeniz çanağından turizm ülkeleri daha fazla turist ağırlayabilmeleri için birbirleriyle mücadele ederken, Türkiye de Avrupa ülkelerindeki potansiyeli hiçe sayıyor. Bir turiste verilen hiç bir değer, Türk vatandaşına verilmiyor. Konuşmalar yapılırken çok kıymetli olduğumuz anlatılıyor da iş icraata gelince, eşitlik ilkeleri hatırlatılarak taleplerimiz karşılanmıyor.
Türkiye dışındaki Türklerin yıllık turizm hareketliliği 7 milyonu buluyor. Türk vatandaşlarının yaz aylarında Türkiye'ye katkısı 3.3 milyar Euro. Türkler bir İsviçreli turiste oranla üç kat daha fazla harcama yapıyor. Bunlar Türklerin tatil boyutunun rakamlarıdır. Merkez Bankası’ndaki döviz rezervlerine, ülkeye gelen yabancı yatırımcılara ön ayak olanların yine Avrupa'daki Türkler olduğunu unutmayalım. Yıllardır döviz getiren unsur, yaz aylarında piyasaları canlandıran bir akım. Oy zamanında ise "elde var bir" gibi görülüyoruz. Biz de ülkemize daha fazla turist gönderilmesi için çalışıyoruz. Fakat turistin gelmesi için gayret gösteren yöneticilerimizin, kendi vatandaşının gönlünü almak için biraz daha gayret göstermesini istiyoruz.
Türk turizminin tanıtılması için milyonlarca dolar tanıtım bütçeleri ayrılıyor. Tur operatörlerine teşvikler veriliyor da Türk vatandaşlarının on kilo fazla yük için havaalanlarında uluslararası kurallar hatırlatılıyor, her fazla kilo için kuruşuna kadar tahsil ediliyor. Kriz halinde yabancılar gelmeyince ise milli şirketlerimize sahip çıkalım, destekleyelim gibi milli nutuklar atılarak duygu sömürüsü yapılıyor.
Bakınız artık klasik gurbetçi kalmadı. Yılda bir kaç kez Türkiye'ye gelen tatilini tatil beldelerinden geçiren insanlar var. Türkiye'de gördükleri kötü muameleden dolayı Türkiye dışında tatile gidenlerin sayısı giderek artıyor. Bir taraftan kendi kültürümüz, kendi ülkemiz, diyeceksiniz diğer taraftan da vatandaş izine gideceği zaman uçak bilet fiyatlarını tavan fiyata çıkaracaksınız. Neymiş yüksek sezon! Düşük sezonda da seni ayakta tutan benim zaten! Sadece bizden bir şey isteyeceğiniz zaman bizi hatırlamanız artık ağırımıza gidiyor.
Her yıl Kapıkule'de meydana gelen onlarca saat süren kuyruk çilesini bitiremediniz. Siz suçu Bulgaristan'a atıyorsunuz. Oysa esas çileye siz sebebiyet veriyorsunuz. Bulgaristan bile buna yol açsa gidin görüşün ve bu sorunu çözün. Bu alanda Türkiye'nin gücünü ve diplomasisini görelim. "Bulgar'dan kaynaklanıyor" diyerek işin içinde çıkamazsınız. Bir de havaalanlarında da kaçakçı muamelesi görmek istemiyoruz. Elin oğlu "Gümrük Birliği" kapsamında ülkemi kendi iç pazarı gibi kullanıyor. Ben ise küçük bir eşya getirsem, hemen bürokratik zulme tabi tutuluyorum. Biz bu şikâyetleri ele alırken, önce yetkililere defalarca sözlü ve yazılı izah etmemize rağmen herhangi bir çözüm olmadığı için bu köşede kaleme almak zorunda kaldık. İzin sezonu başlamasına rağmen hiç bir Avrupa Türkü, izine nasıl gideceğini ve hangi ülkede ne ile karşılaşacağını bilmiyor. Türkiye yurtlarda karantina uygulamasını kaldırdı fakat ev karantinasına mahkûm etti. Bunu bile daha çözemediniz. Kapıkule'de "Ülkenize hoş geldiniz" sloganı ile devletin şefkati gösterilmez. İcraat bekliyoruz.