Benim gibi, dededen, babadan İstanbullu olmayabilirsiniz..
Veyahut kuşak itibariyle benden daha da eski İstanbullu olabilirsiniz..
Ya da başka vilâyetlerde doğup şu anda İstanbul’da yaşıyor da olabilirsiniz..
Sizlerden naçizane ricam;
Lütfen İstanbul’a sahip çıkın.. Onun kimyasını bozacak, onun tarihine, onun coğrafyasına set çıkacak hâl ve hareketlerden lütfen kaçının!..
Zira, İstanbullu olmak önemli bir özelliktir, bir kültürdür, bir ayrıcalıktır..
Neden ayrıcalıktır, hemen onu da söyleyeyim; aziz İstanbul’u muazzez Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem övmüş de ondan!..
Mekke.. Medine.. Kudüs-ü Şerif.. Ve aziz İstanbul..
Evet, Alemlerin Efendisi Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından takdir edilen şehir İstanbul..
Ne mutlu bu nazlı şehire..
Ve ne mutlu Şehr-i İstanbul’da mekân tutan nasiplilere..
Şimdi gelelim, başlıkta da belirttiğimiz gibi Yüce Allahın özene bezene yarattığı bu alımlı şehri ne kadar tanıdığımıza, bildiğimize..
Tarihi ve kültürel zenginliği, kalabalık nüfusu, dinamizmi, gece-gündüz demeden yaşanılan yüksek tempolu iş hayatının yanı sıra, meseleleriyle de, dünyanın önde gelen metropolleri arasında sayılan aziz İstanbul, semt isimleriyle ve bunlarla ilgili anlatılan ilginç efsanelerle de her zaman dikkât çekmiş bir şehir!..
İstanbul, tarih boyunca 9 ayrı dil ve kültürde, 33 farklı isimle de anılmış..
Muhtelif kaynaklardan takip ettiğim kadarıyla çeşitli dil ve medeniyetlerde farklı şekillerde adlandırılan İstanbul, Grekçe’de Vizantion, Latince’de Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma, Rumca’da
Konstantinopolis, İstinpolin, Megali Polis, Kalipolis, Slavca’da Çargrad, Konstantingrad,Vikingce’de “Miklagord, Ermenice’de Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli, Arapça’da Bizantiya, El-Mahsura, Kustantina El-Uzma, Selçuklular’da
Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul.. Osmanlıca’da Dersaadet, Derâliyye, Mahrusa-i Saltanat, İstanbul, İslâmbol, Darü’s-Saltanat-ı Aliyye, Asitâne-i Aliyye, Darü’l-Hilafetü’l Aliye, Pâyitaht-ı Saltanat, Dergâh-ı Muallâ, Südde-i Saadet gibi bilinen farklı isimlere sahip..
Semt isimleri ise şöyle ortaya çıkmış..
Fatih Sultan Mehmet’in Sadrazamı İshak Paşa, İç Anadolu Bölgesi’ndeki Aksaray’ı ele geçirdikten sonra o bölgede yaşayan ahaliyi İstanbul’a göndermiş ve bugünkü Aksaray o insanlardan oluşturulmuş..
Âşiyân, ismini Tevfik Fikret’in burada bulunan ve Farsça’da “kuş yuvası” anlamına gelen Âşiyân adlı evinden almış..
Bağlarbaşı ise bağ ve bahçelerinin bolluğundan ve envâi çeşit meyvelerinden dolayı bu adı almış..
Bebek’le ilgili 2 rivayet var.. Birisi, Fatih Sultan Mehmet’in bölgeyi koruması için gönderdiği Bölükbaşı'nın bebek lakaplı olması..
Diğeri ise, padişahın, semtteki bahçesinde gezerken yılan görüp korkan şehzadesine bebek demesi ve bundan sonra o bahçenin "Bebek Bahçesi" olarak anılması..
Beşiktaş ismiyle ilgili anlatılan 2 rivayetten biri, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı şeklinde..
Öteki rivayet ise burada yaptırılan kiliseye Kudüs'ten taş getirilmiş.. Ve bu taşın ismi beşik taşıymış..
Beyazıt adının Sultan II. Beyazıt’ın semtte kendi ismiyle anılan bir külliye yaptırmasından geldiği anlatılıyor..
Beyoğlu, semt adını, İslâmiyet’i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus prensinden ya da “Bey Oğlu” diye anılan Venedik prensinden almış..
Bizans döneminde Makri Hori olarak adlandırılan bölge 14.yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra Makriköy olarak anılmış.. Cumhuriyet’in kurulmasının ardından da Atatürk’ün isteğiyle Bakırköy adını almış..
Çatladıkapı’ya gelince; Bizans döneminde yapılan surların Sidera isimli kapısı, 1532’de yaşanan büyük depremde çatlayınca, hem semt, hem de kapı bu isimle anılmaya başlanmış..
Çemberlitaş, Bizans’ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu’nun büyük sütunlarından birisiymiş.. Bulunduğu semte adını vermiş...
Galata ismi de enteresan.. Gala kelimesi Rumca’da süt anlamı taşıdığından semtteki süthanelere izafeten Galata ismi türetilmiş.. Diğer bir rivayete göre de semtin ismi, İtalyanca’da denize inen yol anlamına gelen galata kelimesinden gelmiş..
Şu an Yunanistan sınırları içinde bulunan Drama'dan gelen muhacirler Fatih Çarşamba'sının hemen yanı başına iskân edilmiş ve muhit Draman ismini almış..
Fatih-Çarşamba’sı ise Samsun-Çarşamba’dan gelen insanların oluşturduğu bir muhit olarak günümüzde halâ Çarşamba ismiyle anılır..
Osmanlı döneminde suyun halka dağıtıldığı, başka bir ifadeyle taksim edildiği bölgenin ismine Taksim ismi verilmiş.
Teşvikiye ismi, Sultan Abdülmecit’in, bölgede yeni bir mahalle kurulması için teşvikte bulunmasından gelmiş.. Bu durum, Rumeli ile Valikonağı caddelerinin kesiştiği noktada bulunan bir taş kitabeyle de belgelenmiş..
Fatih semti ismini Cennetmekân, Firdevs-i Aşiyân, Fatih Sultan Muhammed Han Aleyhirrahmeti Vel Gufran Hazretleri’nden almış..
Bizans’ın Skutari denilen ve şehrin Anadolu yakasında bulunan askeri birliklerinden gelen Skutarion ismi zamanla Üsküdar'a dönüşmüş..
Son olarak Veli Efendi deyip yazıyı noktalayayım..
Geçmişte de çokça yazmıştım; Osmanlı Şeyhülislâmlarından Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerine kurulan hipodrom, yıllarca Veliefendi olarak anılmış..
Kumarın dik alâsı sayılan ve bahis oyunlarının menba-ı olan at yarışlarının yapıldığı Hipodroma günümüzde bile halâ daha Veli Efendi denilmesi hiç de hoş olmamış..
Olmuyor da!..
Aziz İstanbul’u konuşmaya yine devam ederiz inşallah, diyelim ve yazımıza noktayı koyalım..
Vesselâm..