İnsan zor günler yaşadığı zamanlarda arkadaşlarını, dostlarını, ailesini daha iyi tanıyor. Uzunca zamandır sohbet ettiğim arkadaşlarımdan, dostlarımdan bir çok serzenişler duyuyorum. Kimisi işlerinin yoğunluğundan, kimisi eskisi gibi enerjisinin olmadığından yakınırken, insan en yakınındakileri unutabiliyor. Sonra kendisine bir şey olduğunda, bir sıkıntıya düştüğünde ve kendini yalnız hissettiğinde etrafında kimseyi bulamadığından dert yanıyor. Geçmişine bakmadan, kendisini sorgulamadan aynadaki kendisiyle yüzleşmeden şikayet etmeye devam ediyor. Halbuki “ne ekersen onu biçersin” eskiler “Men dakka dukka” demiş. Kapı çalanın kapısı çalınır, ziyaret edenin ziyaretçisi olur. Örnekleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz.
Teklik Allah’a mahsustur. Tek ve yalnız kalmak istemiyorsak kimseyi de yalnız bırakmamamız gerekir, öyle değil mi? İmkanlar nispetinde ziyaretlerimizi yapmak, hiçbir şey yapamıyorsak bir telefon açmak zor olmasa gerek. Kardeşim, dostum, abim, ablam, yeğenim nasılsın? Seni özledim, aklıma düştün sesini duymak, selam vermek istedim…
Dünyanın derdi bitmez. Dünya telaşına iki dakika ara verip, hadi şimdi telefonları elimize alalım ve ilk aklımıza gelen kişiye “müsait misin, sesini duymak istiyorum ”diye bir mesaj atalım ya da arayalım, varmışınız ? Evet hemen şimdi.
İnanıyorum ki telefonun diğer ucundaki kişi değer görmenin, sevilmenin farkına varmanın hazzıyla çok mutlu olacak ve mutlu eden mutlu olacak. İçinde sevgi olan iletişim ne kadar önemli değil mi? Az önce aynayla yüzleşmek gerek demiştim ya, sizce aynadaki aksiniz bundan sonra ne der size, artık kendimizle nasıl yüzleşiriz?
Tam da burada ayna ve yüzleşme demişken, benim aynayla yüzleşmelerimden bahsedeceğim, ikinci kitabımın serüveninin başladığını haber vermek ve heyecanımı sizlerle paylaşmak istediğimi belirtmek istiyorum. Satış geliriyle mazlum coğrafyaların birinde su kuyusu açmayı arzu ettiğim; İmpala yayınlarından yılbaşı gibi çıkacak olan “Aynadaki ben heybemde hikayeler”‘de kendimizle yüzleşme hikayelerimizin yanı sıra bir çoğu yardım organizasyonlarından notlar, söyleşilerden hikayeler ,başımızdan geçen olaylar ve anıları kaleme aldığım ikinci kitabımın haberini paylaşmış olayım.
Birinci kitabıma göstermiş olduğunuz teveccüh için sizlere minnettarım inşallah ikincisinde aynı heyecanla takdirinize sunmak için gün sayıyorum. Nasipse ilkini İstanbul’da yapmayı planladığım imza ve söyleşiden hemen sonra, 19,20,21 Ocakta İsviçre’de olacağım. 19 Ocak akşamı ZUG - SMG Camiinde, 20 Ocak akşamı Zürih‘teki Restaurant Leutschenbach’da imza ve söyleşi için misafir olarak geleceğim. Yakında olan dostlar, müsait olursanız beklerim.
Güzel günlerde görüşmek üzere, kalın sağlıcakla…
Turgut Tunç