Yasaklar LEGAL, legaller YASAK oldu!
İfade özgürlükleri İfade özürlülüğüne dönüştü..
Bu ay İsviçre ve diğer Avrupa ülkelerinde yaşananları bu köşeye sığdırmaya kalksak, sayfalar yetmez. 40 yıldır İsviçre'de veya diğer Avrupa ülkelerinde yaşayan hiç bir Türk vatandaşı, bu ay yaşanan olayların benzerini bugüne kadar ne gördü, ne duydu ne de yaşadı. Tüm anormallikler normal, normal olanlar anormal oldu. Yaşanaların, yasakların ve engellemelerin mantıklı hiç bir izahı yok. Yasaklar legal, legal olan herşey yasak oldu. Ülke tarihinde bugüne kadar en hassas referandumlar öncesi bile bu denli geniş kapsamlı haber yapmayan gazeteler, Türkce özel sayılar çıkarır oldu. Türkiye Cumhuriyeti'nin Uluslararası Diplomatik Dokunulmazlığı bulunan bakanları çağ dışı anti demokratik uygulamalara maruz kalırken,
Avrupa Birliği'nin terör örgütleri listesinde bulunan terör örgütü yandaşları, ellerinde bayraklarla Avrupa ülkelerinin pek çok ülkesi tarafından maddi manevi destek görerek adeta VİP muamalesi gördü.
Tüm bu yaşananları büyük bir pişkinlikle karşılayan bazı gazete ve siyasetcilerin zerre kadar yüzü kızarmadı.
Aynı yönetimler Türk vatandaşlarının geleneksel eğlence gecelerini, kültür şenliklerini güvenlik bahanesiyle engelledi veya iptal etti. İsviçre basınına servis edilen haberlerle oluşturulan lobi ve kamuoyu çabaları sonrası, Kantonların Polis Dairelerine yazılan yazılar ve etkinliklerin iptaline yönelik siyasi lobi çalışmalarından Türk Toplumu haberdar. Bu iptal ve yasakların ardında kimler ve hangi maşa örgütler kullanılıyor Türk halkı herşeyin farkında.
Elbette bu devran böyle sürmeyecek. 16 Nisan'a kadar çıkar ilişkileriyle sahte maskeler takılacak. Ayaklar baş başlar ayak olmaya devam edecek. 16 Nisan'dan sonra, tüm Avrupa ülkeleri terör örgütü ve Türkiye'den kaçan yandaşlarını Firarileri değil, Türkiye Cumhuriyetini ve kurumlarını muhattap alarak ilişkilerini sürdürecek.
Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti Yetkilileri şapkalarını önlerine koymalı
Her fırsatta İsviçre'de azınlıkların sesi ve haklarının savunucusu olduğunu söyleyen bu iki parti şapkasını önüne koyup, bundan sonra Türk seçmenin oylarına talip mi değil mi buna karar vermeli.
Bu iki Parti, nedense her Türkiye karşıtı organizasyonun bizzat ya baş aktörü ya vekilleri aktiv konuşmacılarından. Gelecekte bu partiden seçimlerde aday olacak Türk ve Türkiye kökenli siyasetci adayları, ülkede yaşayan Türk halkına SP ve Yeşillerin tarafsızlığını nasıl anlatıp, inandırıp seçmeni ikna edebilecek?
Bugüne kadar Türk Toplumu etkinliklerinde boy gösterip, camilere gelip halktan oy isteyen bu iki Partinin bazı vekilleri son bir kaç aydır yüzlerindeki maskeleri çıkardı.
Türkiye karşıtı örgütlerin dümen suyuna girmiş bazı siyasetçiler, bu siyasi partileri amaç olarak değil bu örgütlerin kuyusuna su taşımak amacıyla kullandığı çok açık görünüyor.
Ne hikmetse Türk Toplumu'nu hedef gösteren ve Türkiye aleyhinde kara propaganda yapan bu isimler, bazı gazetelere kendi servis ettikleri veya ettirdikleri haberlerde, yine hep kendileri veya partili arkadaşları görüş ve demeç veriyor.
Ben bu siyasi partilerin içinde, İsviçre'nin çıkarlarını ve göçmenlerin haklarını savunan parti ideolojisine uygun duruş sergileyen siyasetcilerin olduğunu da biliyorum. Umarım bu partiler, kendi içlerinde partiyi araç olarak kullanan, kamuoyunda ve seçmenin gözünde partiye büyük zarar veren sözde siyasetcileri pasivize ederek gerçek kimliğine döner. Tüm Dünyayı ilgilendirir hale gelen Türkiye'deki 16 Nisan Referandumu inşallah; Ülkemizin birliği, dirliği, beraberliği, kardeşliği, istiklali, istikbali ve istikrarı için bereketli olacaktır.